*Canı cehenneme başkasının yangınıyla
Evini ısıtıp yemeğini pişirenin.

Orda evler oda oda kanarken
Burda yeşerenin canı cehenneme.

Uzun masallar ardında mağrur
Boynunda ölüm çanıyla oturan güç
Senin de senin de canın cehenneme
Kardeşi kardeşe kırdıran siyaset.

Türkiye, 10 gündür Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in katledilmesini konuşuyor, konuşmalı da…

Cinayet henüz tam olarak aydınlatılmasa da içindeki ilişkiler ağı; bir noktası suç çetelerinin, bir noktası siyasilerin, bir noktası güvenlik güçleri ile yargının üzerinde duran devlet-mafya-siyaset üçgenini yeniden gündeme getirdi…

10 gündür yazılıp çizilenlere değil ama asıl konuşması gerekenlerin suskunluğunu gördükçe şaşıp kalıyoruz…

Şaşıp kalıyoruz çünkü 17 Haziran 2021’de HDP İzmir İl Başkanlığı binasında Deniz Poyraz’ın katledilmesini planlı bir komplo ve provokasyon olarak değerlendiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, o dönem her ne kadar ‘Ucu bize dokunmasın’ amacıyla söylemiş olsa da katilin kimliğinin tüm yönleriyle araştırılmasını ve arkasındaki bağlantıların ortaya çıkarılmasını istemişti. 

-Bu katil gerçekte kimdir?

-HTS kayıtları çıkarılmış mıdır? Bağ ve bağlantıları kimleri ve nereleri işaret etmektedir? 

-Provokasyonun içinde derin PKK’nın, yabancı istihbarat örgütlerinin, kiralık taşeronların parmağı var mıdır?

O günlerde bu soruları, kendine ya da partisine bir şeyin dokunmayacağını bilmenin rahatlığıyla soran Devlet Bahçeli, bugün ise bu soruların benzerlerini MHP’nin öz evladı Sinan Ateş’in öldürülmesiyle ilgili soramamıştır… Bunun nedenlerini ilerleyen dönemde daha iyi anlar mıyız, ondan da emin değilim!

Emin değilim çünkü tıpkı Deniz Poyraz davasında olduğu gibi Sinan Ateş cinayetinde de dosyanın kamuoyundan kaçırılmaya çalışılacağını görüyoruz… Ki medyanın ve kamuoyunun baskısı olmasaydı sıradan bir asayiş olayı gibi geçiştirileceği de çokça konuşuldu zaten…

Elbette artık pek çok farklı boyutu nedeniyle bu soruşturmayı kaçırmak, Deniz Poyraz davasındaki kadar kolay olmayacaktır ama yapmak isterlerse de yapacaklardır… Tabii tek bir farkla; AKP iktidarı Sinan Ateş davasını MHP’ye karşı elinde bir ‘koz’ olarak tutmak isteyecektir…

Eğer Ateş cinayetinde kamuoyu ve medya baskısı aynı düzeyde ilerlemezse, Deniz Poyraz cinayetindeki gibi katile en ağır cezayı verip onun arkasındaki güçlerin, zihniyetin, bağlantıların, ilişkiler ağının aydınlatılmaması noktasında kalmak isteyeceklerdir… Tekrarlıyorum; her an raftan indirilebilecek bir ‘koz’ olması farkıyla…

Elbette bizler için her iki cinayette de talimatı kimlerin ya da hangi yapıların verdiği ortaya çıkarılmadan cinayetlerin tam olarak aydınlatıldığı söylenemeyecektir.

***

Şunu da hatırlamalıyım ki Deniz Poyraz cinayetinin karşısında tavır almanın HDP’li ya da MHP’li olmakla ilgisi olmadığını, bunun toplumsal barışa, örgütlenme özgürlüğüne, birlikte yaşama hakkına, ifade özgürlüğüne karşı işlenmiş bir saldırı olduğunu haberlerimizde dile getirmiştik.

Ayrıca o dönemde Sedat Peker’in ifşaatları da dahil olmak üzere suçluları, siyasileri, devlet görevlilerini bir araya getiren skandalların bütününü çözmeden hiç kimsenin güvende olamayacağını, katillerin yollarını açanların ya da onları engellemeyenlerin cezalandırılmasını sağlamadan hiçbir suçun önlenemeyeceğini yazmıştık. 

Ancak tabii ki, Uğur Mumcu’nun Sesleniş’inde dediği gibi; Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler… 

Peki ne oldu? Sustukça sıra başkasına geldi… Dün HDP’li Deniz Poyraz’a dönen namlunun ucu, bugün MHP’li Sinan Ateş’e döndü.

Bu pilav daha çok su kaldırır elbette ama ben naçizane; hiçbir siyasi parti gözetmeden, şucu bucu diye ayırmadan demokrasi adına, özgürlükler adına, hukuk adına, barış adına herkes tarafından şunun anlaşılmasını istiyorum…

*Canı cehenneme başkasının yangınıyla
Evini ısıtıp yemeğini pişirenin.

Orda evler oda oda kanarken
Burda yeşerenin canı cehenneme.

Uzun masallar ardında mağrur
Boynunda ölüm çanıyla oturan güç
Senin de senin de canın cehenneme
Kardeşi kardeşe kırdıran siyaset.

*Şükrü Erbaş