Almanya'da ırkçı-faşist çizgisi ile bilinen Almanya için Alternatif (AfD) Partisi’nin ve Avusturyalı aşırı sağcı Martin Sellner'in, Alman vatandaşlığı olanların da dahil olduğu milyonlarca yabancı kökenlinin sınır dışı edilmesini öngören plan üzerine gizlice görüştükleri toplantı, “sağın yükselişi” başlığıyla tartışmalara neden oldu.

Avrupa’nın iki büyük ülkesi Almanya ve Fransa’da aşırı sağ partiler Almanya için Alternatif (AfD) Partisi’nin ve Ulusal Bütünleşme (RN) Partisi’nin yükselişte olduğu, seçimlerde aşırı sağ partilerin büyük zafer elde edeceği ifade ediliyor.

Örneğin Fransa’da yapılan anket, Ulusal Bütünleşme’nin (Rassemblement National- RN) Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisi Rönesans’ın on puan önünde olduğunu göstermekte.

“Demokrasinin beşiği” Avrupa ülkelerinde, artarak devam eden ırkçı-faşist çizgi ilk defa ele alınmıyor. Son yirmi yıl içerisinde bu konuya dair çokça kitap, makale yayınlandı. Ancak “küreselleşme” adı altında emperyalist sistemi kutsayan, “demokrasi” övgüsüyle Avrupa’yı kapitalist sistemden kendince arındıran liberaller, bir türlü bu gelişmeyi görmek istemiyor. En gerçekçi olanları, “Faşizm yeniden mi hortluyor” değerlendirmeleri yapıyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa'da oluşan burjuva demokrasileri ve görece refah sayesinde, milliyetçi ve faşist siyasi hareketler siyaset arenasında uzun yıllar zayıf göründüler. Ancak milliyetçilik/faşizm hep var oldu ve kapitalizmin vebası olarak da var olmaya devam edecek. Çünkü “kutsal devlet” mekanizmaları ihtiyaç halinde kullanmak üzere faşist yapılanmaları dünyanın her yerinde açık veya örtülü biçimde beslemektedir. Faşist akımlar mezara girmediği için hortlama yakıştırması yerinde bir değerlendirme olmayacaktır. Tam da bu nedenle yapılan toplantının sızdırılması, karşı gibi görünen bürokrasinin, bilinçli bir “parlatma” tercihi olduğu üzerinde durulmasına neden oluyor veya aktüel ihtiyaçlara göre sınırlama olarak ele alınıyor. Ancak sonuç olarak faşizm sopası gösteriliyor.

Avrupa’da ve dünyanın farklı yerlerinde çürüyen, tekleyen kapitalizm; ırkçı, faşist hareketleri can simidi olarak görüyor veya kullanıyor. Faşist parti ve hareketler her ne kadar ırkçılık üzerinden yabancı düşmanlığını merkeze alsalar da sermayenin çıkarlarını en üst düzeyde savunmanın aracıdırlar. Sermayenin ihtiyacına göre adım atar veya alan oluştururlar. Göçmen ve göçmen kökenli Almanların ülkeyi terk etmemeleri durumunda, ismi açıklanmayan bir Afrika ülkesine sürülmesine dair planda, sermayenin ucuz iş gücü cenneti Afrika ülkesi seçilmesi de bu nedenle şaşırtıcı değildir.

Ülkemizde de İyi Parti, MHP, Zafer Partisi’nin milliyetçi cephe oluşturacağına dair iddialar, tartışmalar artıyor. “İttihat ve Terakki” ittifakı olarak anılan Cumhur İttifakı’nın mevcut platformundan ne kadar farklı olabileceği ise muamma. “Acaba göç ettirerek mi eziyet edelim, göç ettirmeden mi?” belki buna dair farklılık olabilir.