20 Eylül’de dünyanın birçok şehrinde insanlar sokağa çıkarak hükümetlerin bilim adamlarının çağrısına kulak vermesini talep etti.

Kısa sürede örgütlenerek büyüyen Sıfır Gelecek İzmir aktivistleri her hafta buluşarak İzmir’de neler yapılabileceğini tartıştı. İsveçli iklim aktivisti 16 yaşındaki Greta Thunberg’in sesine ses olan Friday For Future çatısı altında birleşen liseliler ise İzmir’de çevre mücadelesinde bir ilki gerçekleştirdiler.

Tüm bu örgütlenmelerin altında dünyanın artık sona doğru geldiği gerçeği yatıyor. Çünkü eğer dünya için bir şey yapılacaksa bunun için mücadele eden son nesil olacağız. Milyonlarca çocuk, genç ve yetişkin bu yüzden sokağa çıktı. Her nesil kendi kriziyle yüzleşir ve bizim sınanmamız da bu. Bu on yılda iklim krizi ile mücadelede yapılacakların etkisi yüz binlerce yıl hissedilecek. Birleşmiş Milletlerin tahminlerine göre iklim değişikliği bu yüzyıl bir milyar iklim mültecisini doğuracak. Zenginler fosil yakıt şirketlerini besleyip zenginliklerine zenginlik katarken milyarlarca insan bunun bedelini ödeyecek.

Son nesil olarak hükümetlerden, yerel yönetimlerden taleplerimizde ısrarcı olmalıyız.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Dirençli Kentler İçin Bir Çerçeve: Yeşil Odaklı Uyarlama Projesi ile aslında önemli bir adım attı. Elektrikle çalışan otobüsler, raylı sistem karbon ayak izinin azaltılmasında atılan önemli adımlardı.

Çevre ve siyaset bilimci Dr. Nuran Talu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin söz konusu projesini Ankara ve İstanbul’la karşılaştırdığında İzmir’in bir adım önde olduğunu söylüyor. Talu projenin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı dayanıklı bir kent haline gelmesi yönünde çözümler üretmeyi amaçlayan bilimsel açıdan örnek bir çalışma olduğunu belirtiyor.

İklim kriziyle mücadelede yerelde yapılacak bir sürü çalışma var. Kentsel enerji sistemlerinin kullanımı, binalar, ulaşım, kentsel planlama, yeşil alanlar, atık yönetimi alanlarında bilimsel mücadele verilebilir.

Binalardan kaynaklanan sera gazı salınımlarının %89-90 oranının altına çekilmesi, ulaşımda enerji kullanımının en az %30 azaltılması, toplam elektrik üretiminin en az %75 -80’inin yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesi gibi önlemler alınabilir.

Motorsuz toplu ulaşım yaygınlaştırılabilir. Yürümek ve bisiklet kullanımı en etkili mücadele yollarından biri olabilir örneğin. Günümüzde dünya genelinde kentlerde, ulaşım için kat edilen toplam mesafenin %6’sı bisiklet ve elektrikli bisikletlerle yapılıyor. Uzmanların açıklamasına göre bu oranın 2050 yılında %14’e çıkması halinde karbon salımlarında %11’lik bir düşüş olacağı tahmin ediliyor. Geçtiğimiz yıl işe bisiklet yolundan bisikletle gelip giderken öyle çok sorun yaşadım ki, halkın eğitiminin de ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bu belki başka bir yazının konusu olabilir. Fakat İzmir gibi bir şehirde bisiklet yolunu aktif olarak kullanamamak rahatsız edici. Yol güvenliği, konforu ve verimliliği tekrar ele alınmalı.

Barcelona, Paris, Seul ve Kadıköy belediyeleri iklim eylem planlarını ilan etti. Bir yerel yönetimin iklim değişikliğini hızlı ve adil bir şekilde durdurmaya yönelik bir yol haritası olan bu plan, temelde sosyal, ekonomik ve siyasi koşullara göre uygun maliyetli politika ve projeleri kapsıyor.

Örneğin Barcelona’da önce insan hedefli projeler üretiliyor. Yaşlılar ve çocuklar başta olmak üzere tüm yurttaşların yararlanabileceği 5 dakikalık yürüme mesafeleri için çeşitli sağlık hizmetlerini de kapsayan serin alanlardan oluşan iklim sığınakları yaratıldı. Nüfusun %95’ini yaşadığı yerlere en az 300 metre mesafede olan bisiklet yolları inşa edildi ve bisiklet kullanımını toplu taşımaya ile bütünleştirildi. Kişi başına düşen su kullanımı ise günlük 100 litrenin altına düşürüldü. Şehirdeki binalarda ise yeşil çatı uygulaması ile duvarların toplan yüzölçümünü 34 bin metrekareye çıkarıldı.

Yerelde belediyelerin yapabileceği birçok şey var. İklim krizi ile mücadele edilebilir. Gereken somut ve bilimsel adımlar. Zira sığınacak başka bir dünyamız yok.