Merhaba, “benden size zarar gelmez” anlamında kullanılan Farsça bir sözcük. Ne güzel, karşınızdakinden zarar görmeyeceğinizi bildiğiniz bir günü selamlamak.

Ve unutulmasın hiç, bir merhaba her şeyi değiştirebilir, kilitli gönül kapılarını açabilir, karanlık dünyaları aydınlatabilir.

Öyleyse bu köşeyi okuyacak kardeşlerime, aydınlık geleceğimizin teminatı güzel İzmirlilere bir değil,  bin merhaba...

Bugünden başlayarak, Salı günleri bu köşede, hem güzel kentimiz; İzmir’imiz ve hem de ülkemizde sanatın, iyiliğin ve doğruluğun egemen kılınması mücadelesinin bir parçası olmak için kalem oynatacağız.

Kötülük karşısında boyun eğmemenin, dik durmanın, şairin, sanat ve yazı insanının tarihsel sorumluluğu olduğunu her zaman hatırlayacağız.

Yanlış nereden gelirse, kim tarafından yapılırsa yapılsın mutlaka üstüne gideceğiz ve yazacağız…

Bundan ötürü ki yazılarım; dostlar için sıcacık bir merhaba, fakat alçak, soyguncu, sanat düşmanı için "hançer" keskinliğinde olacak.

Hançer‘in keskin yanı halk düşmanları için parıldarken, şüphesiz ki sırtı, dostlar rahatça yaslansınlar diye, kalbimizle kaplanacak.

Diyesim şu ki; bu köşede sanat ve şiir, sokak ve insan, zulüm ve adalet, öfke ve gelecek, yani içinden geçtiğimiz zamana ilişkin neler varsa hepsini tartışacağız, fakat öncelikle sanatı elbette.

İzmirlilerin yahut İzmirlileri temsil eden kurumların (belediyeler vs.) sahip çıkmadığı kıymetli sanat insanları da konularımız içinde yer alacak elbette.

O zaman ilk soruyu soralım; yaşarken bütün çocukların sevimli dedesi ve İzmir’in gülen güzel yüzü Muzaffer İzgü’yü ölümünün birinci yılında unutmak İzmir’e ve İzmir’in anlı şanlı belediye başkanlarına yakıştı mı?

Özellikle yaşadığı semtin belediyesi başta olmak üzere, yaşarken şöhretinden yararlanmak için sırada bekleyen belediyeler, neden gömütüne bir demet karanfil bırakmayı çok gördüler.

Biz söyleyelim efendim; hemen hemen hiçbir belediyenin, edebiyat ve sanat ortamını ve İzmir’in entelektüel yaşamını bilen bir yöneticisi; müdür, başkan yardımcısı yok.

Kültür ve sanat birimlerini işletmek, şimdilik hiçbir belediye başkanının umrunda değilmiş gibi duruyor! Çünkü pek çoğu kültürel olanı ‘entel-dantel işler’ olarak görüyor! Böyle olunca da, Muzaffer İzgü’ler gömütlerinde yapayalnız kalıyor.

Başkanlar asla unutmamalı ki, onları şu an oturdukları koltuklara İzmirlilerin yaşama aydınlık, pırıl pırıl, entelektüel bakışları ve oyları getirmiştir.

Belediyeler sıra işlerini (kentin bakımı, alt yapısı, temizliği vs.) elbette yapacaklar, önemli olan sıra dışı işler yaparak tarih yazmaktır!

İşte Muzaffer İzgü’yü hatırlamak bu sıra dışı işlerden biriydi, yazık ki ölümünün birinci yılında, yapayalnız bırakıldı İzgü.

Fakat Muzaffer ağabey, yattığı yerden seslenmektedir; “merhaba yavrularım! Merhaba güzel kuzularım! Merhaba İzmir’im!

Bu ilk yazının son cümlesi şu olsun; Düşüncelerinizin bu köşede önemseneceğini biliniz! Özellikle kültür ve sanat alanındaki düşüncelerinizi benimle birleştirmeye ve İzmir’i şiirin, romanın, yontunun, öykünün, tiyatronun, resmin başkenti yapma mücadelesinde yanımda durmaya çağırıyorum!

Güzel, aydınlık, sanat dolu günlere merhaba demek, hepimize iyi gelecek. Öyleyse bir kez daha merhaba!