Seçimin eşitsiz koşullarda gerçekleşmesine rağmen, tek adamı gönderme iradesi sandığa yeniden yansıdı!

Öyle küçümsenecek, umutsuzluğa kapılacak bir tablo ile karşı karşıya değiliz. Değiştirme iradesi yeniden görülmüştür. Devletin tüm olanaklarını kullanıyor olmalarına ve en gerici güçlerin ittifakına rağmen ezici bir oy çoğunluğunu sağlayamadılar. Tüm gerici baskılara rağmen halkın geniş kesimlerinde moral bozukluğu olağandır ancak yenilgi ruh haline dönüşmeyecektir.

AYNI YÖNTEMLERLE YEREL SEÇİMLERE DOĞRU!

Seçim öncesinde kullanılan kutuplaştırıcı dil ve baskılar seçim sonrasında da devam edeceği Cumhur İttifakı’nın ilk açıklamalarından da anlaşılmıştır.

“Bu CHP, LGBT'ci midir? Bu HDP, LGBT'ci midir? Bu İYİ Parti, LGBT'ci midir? O yanındaki bazı ufaklıklar var, onlar da LGBT'ci midir? Peki AK Parti’ye, MHP'ye, Cumhur İttifakı’nın diğer üyelerine LGBT sızabilir mi? Her seçim bizim için bir yeniden doğuştur. Bizde aile kutsaldır. Aileye kimse dil uzatamaz” sözlerini sarf eden Erdoğan ilk açıklamasını, “Şimdi önümüzde 2024 var. Ne demek istediğimiz anlıyorsunuz değil mi? 2024'te Üsküdar'ı da, İstanbul'u da, yerel seçimlerde kazanmaya hazır mıyız? Öyleyse durmak yok, çok çalışacağız. Şu anda emniyetten dedim ki Kısıklı meydanında ne kadar vatandaşım var” sözleriyle tamamladı.

Erdoğan yaptığı bu konuşma ile yerel seçimleri; özellikle büyükşehirlere yönelik çalışmalarını kutuplaştırıcı dille devam ettirecek biçimde başlatmıştır.

ELEŞTİRİ AMA NASIL?

“Tekerlek kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur” atasözünü anımsatacak biçimde muhalif çevrelerce devam ettirilen, “Şöyle olmasa böyle olurdu” gibi tartışmalar, muhalefeti kendi kabuğuna itecektir.  Oysa Erdoğan, montaj-iftira gibi akıl almaz yöntemlerle kazandığı seçimlerden hemen sonra muhalefetin kazandığı belediyeleri gözüne dikmişken, yapılacak bu tartışma hayırlara vesile olmayacaktır. Elbette eksiklikler üzerine tartışma sürdürülmelidir. Ancak yapılacak eleştiriler,  eksiğini göstermek, yanlışlar açığa çıkarıp “günah keçisi” yaratmak üzere gerçekleşmemelidir.

Unutulmamalıdır, hâlâ acil görev tek adam rejiminin geriletilmesidir. Sandık mücadelenin bir yönüdür. “Geniş halk kesimlerinin birliği” işte esas eleştiri böylesi bir mücadele pratiğinde gizlidir.