İzmir Alsancak Limanı’nın satılacağı iddialarını iki hafta önce Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu doğruladı ve bu konu kent gündemini iki üç güncük meşgul etti.

CHP’nin kendi derdine düşmesi, Tunç Başkan’ın günler sonra açıklama yapması, iş dünyasının satışı zaten uygun bulması, bu satışa karşı çıkacak güçlü örgütlü yapıların olmaması ve İzmir’in kendi gündemini Türkiye’ye taşıyabilecek medyasının bulunmaması gibi pek çok nedenle liman meselesi kentte gereken ilgiyi görmedi.

Gerekli ilgiyi göstermeyen yapılardan birinin de kamu gücünü kullanan İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) olduğunu vurgulamam gerekiyor. Hâlbuki İZKA’nın, kendi hazırladığı İzmir Limanları Mevcut Durum Analizi Ve Gelişim Perspektifi raporunu ya da İzmir Alsancak Limanı’nın Geçmişten Günümüze Bölge Ekonomisi Açısından Değerlendirilmesi raporunu incelediğinizde limanın satılmasına asla sessiz kalmaması gerektiğini düşünüyorsunuz.

İZKA’NIN YAPISI VE BÜTÇESİ

Bu raporların detaylarına geçmeden önce unutulmamalı ki İZKA, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda faaliyet gösteriyor ve karar organı olan Yönetim Kurulunu; İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger başkanlığında, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener ve Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar ile Kalkınma Kurulu tarafından seçilen diğer üç üye oluşturuyor. Ayrıca 2022 Faaliyet Raporu’na göre 87.7 milyon liralık bütçesinin 47.4 milyon TL’lik kısmını belediye payları, 28.7 milyon TL’lik kısmını ise merkezi bütçe payı oluşturuyor.

İZKA’NIN HEDEFİ

İZKA, İzmir’in sürdürülebilir kalkınması için öncü nitelikte faaliyetler yürüttüğünü, katılımcılığı esas alarak yerel potansiyeli harekete geçirmeyi, Mavi Büyüme adını verdikleri yaklaşımla İzmir limanlarının gücünü pekiştirmeyi hedeflediğini iddia ediyor. Ancak İZKA’nın yönetim kurulundan yalnızca Tunç Soyer, limanın satışına karşı çıkıyor.

GENEL SEKRETER NE DİYOR?

İZKA Genel Sekreteri Dr. Mehmet Yavuz ise geçtiğimiz günlerde Gözlem Gazetesi’ne verdiği röportajda ajansın çalışmalarını anlatıyor ancak limanın satış iddialarına tek cümleyle bile değinmiyor!

Ancak Sayın Yavuz, o röportajda kentin gelişimine yönelik her hikâyenin özünde liman olduğunu, İzmir’in Türkiye ekonomisine en büyük katkıyı limanları ile sağladığını, bu anlamda da İzmir’in geleceği açısından liman ve lojistik altyapısının geliştirilmesini çok önemli gördüğünü, bunun sadece İzmir’e değil tüm Ege Bölgesi’ne kazanç sağlayacağını ifade ediyor.

Ne bu cümlelerden ne de İZKA’nın hazırladığı raporlardan Alsancak Limanı’nın satılmasına sıcak bakıldığı yönünde bir anlam çıkmıyor.
Ancak kamu gücünü kullanan ve en önemli faaliyetlerinin bilgi üretmek olduğunu, yani bölgeyi daha iyi tanımayı sağlayacak ve potansiyelini ortaya koyacak analiz, strateji ve planlama çalışmalarını yürütmek olduğunu söyleyen bir yapının konuyla ilgili de net bir tavır sergilemesi gerekiyor.

KAMU İŞLETMESİNİN FAYDASI

Mesela bu net tavrı, 2019’da yayımlanan raporda ‘özelleştirme süreci’ kısmına baktığımızda görüyoruz. Raporda, İzmir Limanı’nın kamu tarafından işletilmesinin, bölge limanlarının tarifelerinde dengeleyici bir rol oynadığına dikkat çekiliyor. Bu sayede de bölgedeki diğer limanların hizmet tarifelerinin kontrol altında tutulduğu, tarifelerin yükselmesinin bölgeden yapılan ithalat ve ihracatı olumsuz yönde etkilemesinin önüne geçtiğine değiniliyor.

RAPORLAR KAYIPLARI DA ORTAYA KOYUYOR

Tabii söz konusu raporlarda Alsancak Limanı’nın günümüzde güç kaybına uğradığına, taşımacılıkta payının azaldığına, dünya deniz taşımacılığındaki beklentilere uyum ve rekabet açısından geri planda kaldığına da dikkat çekiliyor.

1998 ve 2011 yıllarında yapılmış olan fizibilite çalışmaları ışığında tespit edilen yatırımların gerçekleşmemesi nedeniyle; 1995 yılından bu yana İzmir Limanı’nda hizmet verilemeyen yükün 17.8 milyon TEU olduğu, bunun 3.2 milyar dolar gelir kaybı anlamına geldiği ifade ediliyor.

İzmir’in 2005-2018 yılları arasındaki dönemde sürekli olarak azalan Türkiye dış ticaretindeki payının da kente 29.5 milyar dolara varan bir kayıp yaşattığı hesaplanıyor.

LİMANIN 5 TEMEL SORUNU

Öte yandan İzmir Limanı’nın 5 temel sorunu olduğu raporlarda değerlendiriliyor. Bunlar; su derinliğinin yetersiz olması, yeni nesil gemilere hizmet verebilecek rıhtımlarının bulunmaması, antrepo binası ve geri saha depolama alanlarının yetersiz olması, liman ekipmanlarının yaşlı ve verimsiz olması, insan kaynağı bakımından verimliliğinin düşüklüğü olarak sıralanıyor.

YILLIK GELİR 300 MİLYON DOLARI AŞABİLİR

Ama bu olumsuzlukların ve risklerin gerekli yatırımlarla ortadan kaldırılıp limanın kapasitesi yılda 2.5 milyon TEU’ya çıkarıldığında ve tam kapasiteye ulaşıldığında, İzmir Limanı’nın yıllık gelirinin 300 milyon doları aşacağı da hesaplanıyor. Yatırımların tamamlanmasıyla İzmir Limanı’nın Türkiye’nin en büyük ikinci limanı, dünyanın ilk elli limanı içine girebileceği kaydediliyor. Deniz taşımacılığının ve limanların geliştirilmesiyle İzmir’in sürdürülebilir büyümesine katkıda bulunulabileceği, böylece tüm sektörler üzerinde bir kaldıraç etkisi yaratılabileceği de söyleniyor. İzmir’in özellikle son 400 yıllık tarihine bakıldığında bile limanın gelişimi ile İzmir’in gelişimi arasında doğrudan bir ilişki olduğu göze çarpıyor ve bu bağlamda, İzmir’i İzmir yapan temel unsurun liman olduğu da rapora not düşülüyor.

İzmir Limanı’nın Canlandırılması Perspektifi de işte tam bu noktada devreye giriyor. İzmir Limanı’nın tüm yatırım ihtiyaçlarına karşın azalmayan önemi ve bölgenin amiral limanı olarak konteynerdeki gelişme performansına hızla yanıt verebilecek kabiliyette olması perspektifin arka planını oluşturuyor.

İZKA ASLINDA NE ÖNERİYOR?

İZKA; İzmir Limanı’nın altyapı, üstyapı ve donanım eksiklerinin ivedilikle tamamlaması ile hem yatırımcısı için hem de bölge ekonomisi için önemli bir kaynak yaratabileceğini kaydediyor.

İvedilikle yapılması gerekenler arasına ilk olarak limanın yeni bir işletme modeline kavuşturulmasını koyuyor. Mülkiyeti Türkiye Varlık Fonu’na ait olan ve TCDD tarafından işletilen limanın yeni bir işletme modeli ile operasyonel ve yönetimsel verimliliğinin artırılmasının hedeflenmesi gerektiğine vurgu yapıyor.

Limanın canlandırılması için fiziki olarak yapılması gerekenleri ise İzmir Körfezi Yaklaşım Kanalı ve Manevra Dairesinin Taranması, II. Kısım Mevcut Dolgu ve Rıhtımının Hizmete Alınması, Rıhtım Düzenlemeleri, Antrepo Binasının Yeniden Düzenlenmesi, Ekipman Eksiklerinin Tamamlanması gibi 5 ana başlık altında açıklıyor.

LİMAN OTORİTESİ ÖNERİSİ NEDİR?

İZKA, yeni bir işletme modeli ve gelişim perspektifi olarak dünya denizcilik endüstrisinde limanların idari ve operasyonel anlamdaki yönetimini tanımlayan ‘Liman Otoritesi’nin oluşturulmasını öneriyor. Liman bölgelerinin ihtiyaç duyduğu lojistik, ulaşım ve kentle ilişki gibi çok boyutlu ve taraflı konuların liman otoritelerinin yetkileriyle verimli biçimde yönetilebildiğini savunuyor.

‘Liman Otoritesi’ modeli ile yönetilen limanların dünyanın en işlek ve etkin limanları olduğunu vurguluyor. Bölgemizdeki liman ekosisteminde ise çok sayıda ayrı birimin birbirinden tamamen bağımsız çalışması nedeniyle kazan-kazan durumunun yaratılamadığını ifade ediyor.

Marmara, Mersin ve İskenderun’a yük kaymasını, Kemalpaşa Lojistik Merkezi’nin yavaş ilerlemesini, Çandarlı Limanı’nın 15 yıldır hayata geçirilememesini ve yeterli lobi gücünün geliştirilememesini makro boyuttaki olumsuzluklar olarak nitelendiriyor. Bu eksiklere karşı da bölgede ihtiyaç duyulan iş birliğini ve koordinasyonu ortaya koyacak güçlü ve özerk bir liman otoritesinin oluşturulmasının gerektiğine dikkat çekiyor.

Liman otoritesini; idari işlemlerle yetkilendirilmiş ve genellikle kamu iradesi gösteren ama özel hukuk hükümleri ile tanımlanan tüzel kişiliğe sahip özel girişimler olarak tanımlarken paydaşlar arası çıkar çatışmalarını dengelemeyi ve kamu yararını öncelemeyi temel görev olarak sunuyor.
İZKA; İzmir Liman Otoritesi Modeli’nin nasıl olması gerektiğini, yetki ve sorumluluk alanlarını, teşkilat yapısını, mali sorumluluğunu ve bütçesini de raporda açıklıyor.

SONUÇ OLARAK

Bu önerilerin doğruluğunu ya da yanlışlığını konunun paydaşları şeffaf biçimde değerlendirmeli ancak İZKA da limanın geliştirilmesi meselesini kentte tartışılır ve daha görünür kılmalıdır. Limanın satılması yönündeki iddialara, İzmir’in çıkarları doğrultusunda çekinmeden net bir tavır almalıdır. Ayrıca kentimizin sürdürülebilir kalkınması için ticaret ve sanayi odalarıyla, Büyükşehir Belediyesiyle, ilgili ilçe belediyeleriyle ve tüm yerel paydaşlarla bir plan yapmalıdır.
İzmir’e neden yıllardır yatırım yapılmadığı, Alsancak Limanı’na bilinçli bir tercihle mi güç kaybettirildiği de herkes tarafından sorgulanmalı, kapalı kapılar ardında ihalesiz haraç mezat satışa herkes karşı çıkmalıdır. Sanki babalarının malını satıyormuş gibi ‘Biz neyi satıp satmayacağımızı biliriz’ rahatlığıyla hareket edenlere de gerekli cevap verilmelidir. Aksi halde Alsancak’ta yaratılan zenginlik, İzmir ve ülkemize değil, petrol zengini Körfez ülkelerine akacak!