Sürecin sonuna geldik! 

Seçimimizi yapacağız. Bu tarihsel olduğu kadar yaşamsal olarak da önemli. "Lâik demokratik düzen mi şeriat düzeni mi?" istediğimiz soruluyor bize.

Oy kullanmazsak, yanlış tarafa oy kullanırsak neleri kaybedeceğiz?

Öncelikle insan olmamızdan kaynaklanan hak ve özgürlüklerimizi kaybedeceğiz. Yurttaş değil kul olacağız. 

Hepimiz kaybederiz ama en çok kadınlar kaybederler. Kız çocuklarımız da çocukluklarını ve hatta tüm yaşam süreçlerini kaybederler.

İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye'nin imzasının çekildiğini biliyoruz. Bu kadın haklarının ve yaşamlarının güvencesiz bırakılmasıdır. İşte, iktidar sahiplerinin, yanlış tarafın zihniyeti budur!

Ya AKP+MHP+HÜDA-PAR+BBP+YRP ve diğer yandaşları neler düşünüyorlar?

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun var. Kadının şiddetten korunmasını amaçlayan 6284 sayılı yasaya karşı savaş açan Yeniden Refah Parti’sinin Cumhur İttifakı’na katılım şartları arasında "LGBTİ derneklerinin ve kurumlarının kapatılması ve de süresiz nafakanın kaldırılması"  da bulunmaktadır.

6284 Sayılı yasaya HÜDA-PAR da karşıdır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ı destekleme kararı aldıklarını açıklayan HÜDA-PAR da  “Biz de İstanbul Sözleşmesi'nin ailenin köküne kibrit suyu döktüğünü, 6284 sayılı yasanın isminin her ne kadar aileyi koruma kanunu olsa da şiddeti önlemediğini daha önce basınla paylaştık’’ açıklamasını yaptı.

Altı yaşındaki kız çocuklarımız dahil kadınlarımızın hepsi şeriatın tahakkümü altına girmeye ve sahiplendirilmeye mahkum olacaklar!

Çocuklarımız ve gençlerimizin tümü dinsel temelli eğitim almak zorunda kalacaklardır. Artık, Kuran kurslarından, Medreselerden diplomalar alınacak ve sadece bu eğitimi alanların yaşam hakları olacaktır. En büyük istek ve destekçi de HÜDA-PAR'dır.

21.Yüzyılda, Dijital Devrim çağında Ortaçağ dogmatik eğitimiyle bu gençlerimizin ve ülkemizin geleceği, sonu nice olur?

Ülkemizde elbette mülteciler bulunabilirler. Uluslararası yasalardan ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nden doğan hakları vardır ve sonuna kadar kullandırılmalıdır da.

Mültecilerin çoğu, iktidarın uyguladığı çeşitli politikalar nedeniyle ülkemizdelerdir. Onlara da içtenlikle üzülüyoruz elbette; kolay değil toprağından koparılmak.

Bu mülteciler, köle gibi çalıştırılıyorlar. Çok çok düşük ücretlerle ve sigortasızlar! Tam sermayenin tüm dünyada amaçladığı gibi.

Bu durum ülkemizdeki emekçilere de zararlar vermektedir. Asgari ücret, yoğun mesai, kısa süreli sigorta veya sigortasız çalışma koşullarına esir düşüyorlar. Sendikadan, sendikalaşmadan söz bile edilemez hale gelindi.

Bu mülteci politikalarını uygulayan ve halkları, emekçileri birbirlerine düşürenlere oy verilmemelidir. Yoksa emek hak ettiği ücreti kaybettiği gibi sendikalaşma ve onun getireceği diğer haklara ulaşabilme olanağını da kaybedilecektir.

Tarım kesimine hep kaybettirenlere de oy verilmemelidir! Yanlış seçim yapılır da onlara oy verilirse; bırakın tarla, bağ, bahçe ekmeği, ekilecek bir saksılık toprak bile bırakmayacaklar. Topraklarımızın tümünü kaybedeceğiz!

Denizlerimiz, yeraltı ve yerüstü sularımız, nehirler, dereler bidonlara sokulacaklar. Dağ taş kuruyacak; kurt, kuş susuz kalacak. Yaşamı tüketecekler iyiden iyiye.

Ekonomik bataktayız hepimiz. Yine bunları seçer de iktidarda kalmalarını sağlarsak, akla hayale gelmedik varlık ve değerlerimizi satacaklar. Vatandaşlığı satıyorlar biliyorsunuz. Bu yüzden dünya ülkeleri arasında itibarımızı çok daha büyük ölçüde kaybedeceğiz.

Bu iktidar ve onun adayı tercih edilirse ülkece ve yurttaşlar olarak tüm değerlerimizi kaybedeceğiz.

Yasama Dönemi'nde Cumhur İttifakı'nın milletvekili sayısı 322, Millet İttifakı'nın milletvekili sayısı 213, Emek ve Özgürlük İttifakı'nın ise 65 oldu.

Ama bugünkü sistemde TBMM'nin Cumhurbaşkanına verilen yetkiler nedeniyle nasıl işlevsiz kaldığını gördük.

Cumhurbaşkanı tam yetkili. Bakanları doğrudan seçiyor, güvensizlik oyu yok. Bazı yasaları engelleyebiliyor. Bütçeyi reddedebiliyor.  Yani parlamento olmadan da bu ülkeyi yönetilebiliyor.

Bu nedenle parlamento seçim sonuçları morallerimizi bozmasın. Cumhurbaşkanı, sistemin kilit taşı. Çok önemli bu mevkii.

Kaybedeceklerimiz çok. Engelleyebiliriz. Sandığa gitmemiz ve KILIÇDAROĞLU'na oy vermemiz yeterlidir. 

Hele bir de sandığa gitmemiş veya tereddütlü oy vermişleri de ikna ederek beraber gidersek, zaferimizi güvenceye almış oluruz.