2021’nin ilk yazısı da ayrımcılık ve ötekileştirilmek üzerine olacağına göre 2020 bitince tüm felaketler bizden uzak kalmayacak demektir. Yeni yıl, yeni umutlar ama Türkiye eski tas eski hamam! Türban tartışarak girdik bu yıla. Herkes önce Fikri Sağlar’ı konuştu sonra Recep Tayyip Erdoğan’ı. Sonra karşılıklı olarak birbirine cevap veren siyaset “adam”ları, kanaat önderleri, köşe yazarları… En yüksek perdeden konuşanların hiç biri kadın değildi. Haliyle türbanlı da değildi. Kimse Sevgi Kılıç’ın duygusunu tartmadı, ona fikir sormadı.

***

2013 yılında, CHP’de siyaset yapmaya başladığımızda 3 kişi LGBTİ+ haklarını ülke gündemine getirme, bu konuda verilen hak temelli mücadeleyi sosyalist partiler ve HDP’nin ardından CHP içine de taşıma gayesiyle bu işe girişmiştik. Bildiğimiz bir şey vardı: Öznesi olarak değiştirmek. İçinde olmadan bir yapıyı dönüştürmenin imkânsızlığını bilerek bu büyük yapının içine girmiştik. Geriye dönüp baktığımda çok cesaret gerektiren bir iş yapmışız! İyi ki yapmışız!

Belediye Meclislerine açık kimliklerimizle aday olduğumuz ilk açıklandığında ilk dayağı bizim mahalleden yedik. HDP’de ve sosyalist partilerde siyaset yapan ilerici, Kürt, devrimci ve hatta liberal arkadaşlarımız çok sert bir şekilde eleştirmeye başlamıştı. Zaten, lgbti+’lara alan açmış olan siyasi partiler varken gidip CHP’ye yanaşmak bir çeşit “dava”ya ihanet olarak görülmüştü. Taraf’ta bir köşe yazısında “Seçimler öncesi ciddi kıyafetlerini giyip Kemal Kılıçdaroğlu’yla poz vermeye gidenler” diye başlayan cümleler suratımıza tokat gibi çarpmıştı. Yoldaşım rahmetli Boysan Yakar ile o gece sabaha kadar nasıl yürümemiz gerektiğini konuşmuş, Boysan’ın tabiriyle tırnaklarımızı kemirip sessiz kalmıştık. Bizim mahalleden gelen tepkiyi yine bizim mahallenin sağduyu sahibi siyasi öznelerinin yardımıyla kırmıştık. İki sebeple; birincisi biz Lgbti+ları temsil etmiyoruz. Çünkü bu hareket temsil edilemeyecek kadar büyük, karmaşık ve içinde başka siyasi/sosyolojik denge ve faktörleri olan bir hareketti. İkincisi ise bu Lgbti+lara siyasi katılım anlamında açılmış olan alanları kendi içinde genişletirken, başka ve yeni alanları bulmak, bu alanlarda var olma mücadelesine girişmek ve bu süreçte de yeni mecralarda yol arkadaşlığı yapacağımız yeni insanlarla mücadele sathını genişletmek gerekliydi. Buraya kadar anlattıklarım başlangıç aşamasıydı. Bunun bir de “içeri girdikten” sonraki kısmı vardı. Ki öyle de oldu.

“CHP’yi LGBTİ+laştırmak” gibi komik bir ithamla karşı karşıya kalıp parti içinde defans göreceğimizi biliyorduk. Kısmen de böyle oldu. Ama başta genel başkan olmak üzere CHP siyasetine yön veren onlarca, yüzlerce değerli isim bizimle yan yana durarak bize destek olmaya başlayınca içerdeki direnç kırıldı. Başlangıçta aynı fotoğraf karesinde olmaktan korkan/sıkılan insanlar, Yurt Gazetesi’nde dönemin il başkanı Oğuz Kağan Salıcı ile birlikte tam sayfa röportaj verdiğimizi görünce süngüleri indirdi. Dönüşüm başlamıştı. Hikâyemizi merak ediyorlardı. Lgbti+ haklarının insan hakları olduğu sıkça söylenen cümlelerden biri olmuştu.

Büyük bir tabu böyle yıkıldı. Bu kadar önemli bir dönüşüm sürecini elbette bir köşe yazısına sığdırmayacağımı da tahmin ediyorsunuzdur. O dönemde beni en çok yaralayan şey bize “kenar süsü” muamelesi yapan ilerici, aydın, devrimci LGBTİ+lardı. En büyük desteğin geleceğini umduğumuz yerden güçlü bir aparkat yemiş gibiydim mideme. Günlerce kulaklarımda çınladı o laf; kenar süsü.

***

Cumhurbaşkanı, Sevgi Kılıç için “vitrin mankeni” dediğinde ilk aklıma o günler geldi. Fikri Sağlar’ın ne dediği uçtu gitti bir anda. Sevgi Hanım’ın ne hissettiğini ve neden çıkıp da konuşmadığını çok iyi anladım. Eminim o da o gece bizim gibi tırnaklarını kemirip bunu hak etmediğini uzun uzun düşünmüştür.

***

Ben Cumhurbaşkanı’nın öfkesini çok iyi anlıyorum. CHP içindeki “türban tabusunun” yıkıldığının farkına varmış olacak ki tepkisini/duygusunu daha fazla gizleyemedi. Sevgi Kılıç bu partinin önemli bir öznesidir. Dönüştürücü bir isimdir. Yıllardır burada verdiği mücadele takdir edilecek durumdadır. Bizlerin “kenar süsü” olmadığı ne kadar sarih bir gerçekse Sevgi Hanım da bir “vitrin mankeni” değil; CHP’de siyaset yapmak isteyen her kadına siyasi temsil ve katılım hakkının verildiğinin sadece bir örneği/ispatıdır.