Tutturduk bir Katar diye, son bir haftadır ekranları, kamuoyunu, yazılı basını meşgul etti. Bu gündem ile halk yine unutuldu. Kısmi kapatmalar geldi, hafta sonu sokağa çıkma yasakları, esnafa yine kepenk kapattırıldı, bir Almanya gibi siz merak etmeyim ben sizin kiranızı, giderlerinizi karşılayacağız, yetmedi takviye edeceğiz diyemedik, esnafımıza, halkımıza…

Ne imiş bu Katar bakalım; Katar, Basra körfezinde sadece Suudi Arabistan ile komşu olan, bizin Konya’nın dörtte biri büyüklüğünde, Muğla ve Balıkesir’den küçük bir yüzölçümüne sahip, 1915 yılında Osmanlı’dan koparılan ve 1971 yılına kadar İngiliz hakimiyetinde olan bir toprak parçasıdır. Nüfusu 2.800.000 civarında olup gerçek Katarlı 350 bin, diğerleri de çoğunlukla güney Asya göçmenlerinden oluşan işçi ve çalışan nüfustur. Petrol yüzleri güldürene kadar balıkçılıkla uğraşan bir balıkçı kasabası gibi düşünün.

Petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz ile birden sanayisiz ve tarımsız bir şekilde dünyanın en varlıklı ulusuna dönüşmüştür. Kişi başına düşen milli gelir 74 bin dolar (Bizim Kişi Başına Düşen Milli Gelir 8.500 dolar) civarındadır. Üniter anayasal mutlak monarşi ile yönetilmekte, 2022 Dünya Kupasına ev sahipliği yapacak bir ülke.

İngiltere, bir zamanlar güneşin batmadığı imparatorluk söylemi ile anılıyordu. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna sömürgeleri vardı. Yine bugün de sömürge olmasa bile etkisini devam ettirmeye çalıştığı bölgeler var. İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında toplanan Yalta Konferansı sonrasında yeni bir Dünya Düzeni kurulurken, o güne kadar dünyanın süper gücü konumunda olan İngiltere, savaş sonrası bu egemenliğini Amerika Birleşik Devletleri’ne bıraktı. İki binli yılların başından itibaren dünyada yeniden konumunu elde etmek İngiltere, ABD ile bir nüfuz mücadelesi içerisine girişti. Savaş sonrası yeni düzende nüfuz bölgeleri paylaşımında başta Suudi Arabistan olmak üzere, Kuveyt, Katar gibi körfez ülkeleri İngiliz nüfuz alanı içerisinde kalırken Türkiye ABD’nin nüfuz alanı içerisine girmişti. Beş yıl önce ABD ile İngiltere arasında devam eden nüfuz mücadelesi Yakın tarih olduğu için hepimiz hatırlarız, Amerika’nın, İngiliz nüfuz alanı konumunda bulunan Suudi Arabistan’da bir saray darbesi ile 11 prens ve bakanın gözaltına alındığı ve ABD yanlısı Prens Salman’ın önünün açıldığı bir konumda, ABD’nin bölgedeki müttefiklerini yeniden mevzilendirme doğrultusunda izlediği yoldur. Aynı dönemde hatırlarsınız, Suudi Arabistan ile ABD arasında 110 milyarı silah olmak üzere 350 milyar dolarlık bir anlaşma yaptı. Darbe girişiminde amaç, Suudi Arabistan önderliğinde İran’ın, ve onun arkasındaki Rusya’nın bölgede güç kazanmasını etkin hale getirmemesi yönünde atılan bir adımdır. Sadece bu olmamakla birlikte İngiliz nüfuz alanına girmesi anlamında da önemlidir. Katar’da bu kapsamda değerlendirilebilir.

İngiltere; ABD’nin bu hamlesine ABD nüfuz alanı içerisinde olan Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği alan genişletme müdahaleleri ile cevap vermeye başladı. Türkiye’de ekonomik verilerin bozulduğu, giderek içine çekildiğimiz ekonomik krizin, ekonomide güçlü bir şekilde hissedilmeye başlaması ile Katar’dan sürekli para akmaya başladı. Ülkeye giren yabancı sermayenin hemen hemen tamamına yakını Katar sermayesi. Bu süreç ilk olarak yine beş yıl önce İngilizce adı ile “Qatar Investment Authority” yani, Katar Yatırım Otoritesi bu tarihten itibaren pek çok önemli satın alımlarında ismini duyurdu. Geçen haftadan beri hala gündemini koruyan Borsa İstanbul'un Türkiye Varlık Fonu'nun uhdesindeki yüzde 10'luk hissesinin, Antalya Limanının, İstanbul Haliç Altın Boynuz Projesi'nin ve daha yedi projenin Katar'a satışı yapıldı. Geçmiş yıllarda, hava limanları, bankalar, yüzlerce gayrimenkullerde satılmıştır.

Birkaç başlıkta verebilirsen bazı şeylere açıklık kazandırırız.  Körfez ülkeleri liderleri ve velihatları ile şu anki Katar emiri de dahil olmak üzere hemen hemen çoğu İngiliz Kraliyet Akademisi ve oradaki farklı kurumlarda yetişmiş eğitimini almıştır. Bu nüfuz alanı çekişmesinde, Kaşıkçı cinayeti 2 ekim 2018’de ülkemizde yaşandı. Cinayetin arkasında kral, prens gibi riyad yönetimi olduğu ifade edildi. Önümüzdeki süreçte de nüfuz alanları bölgelerinde benzer konularla karşılaşmamı doğal olacaktır. Bunların en önemlisi de iklimdeki gelişmeler neticesinde su yönetimi. Önümüzdeki dönemlerde Ortadoğu ülkeleri ile su konusunda ciddi gelişmeler yaşanacak gibi gözüküyor.

Şimdi, ABD hükümeti Trump’dan başlayan “Ekonominizi Mahvederiz” söylemleri, yeni Biden yönetiminin talepleri, Katar’dan gelen ekonomimizi düzeltmek için yatırımlar ve kaynak, acaba gelen para İngiltere talimatlı mı diye de düşündürüyor.