Bugün, İzmir’in büyüleyici doğal güzelliklerinden biri olan Kemalpaşa Nif Dağı’nda, tarih ve mitolojinin iç içe geçtiği bir yolculuğa çıkacağız. Bu dağın yeşil dokusu, antik çağların gizemini fısıldar gibi, geçmişin izlerini günümüze taşımaktadır. Nif Dağı, Kemalpaşa, Torbalı, Buca ve Bornova’nın sınırlarında yükselirken, hem doğasıyla hem de tarihiyle bizlere unutulmaz bir deneyim sunar.
Nif Dağı’nın eteklerinde, Pelops’un hikayesi canlanıyor. MÖ 12. yüzyılda yaşamış olan Tantalos’un oğlu Pelops, Yunan mitolojisinin en çarpıcı figürlerinden biridir. Tantalos, Tanrılara bir sınav olarak oğlu Pelops’u parçalayarak sunmuştu. Ancak, Demeter’in merhameti sayesinde, Pelops yeniden hayata döndü. Demeter, Pelops’un omzundan aldığı lokma yerine metal bir parça ekledi. Pelopsun bu ikinci şansı, babasına acı bir ceza getirmişti. Tanrıların intikamı, Pelops’u İzmir’in Yamanlar Dağı’ndaki Karagöl’e zincirleyerek, acımasız bir işkenceye maruz bırakmıştı. Ne zaman su içmek istese, su yüzünden uzaklaşır; yemek isterse, o da elinin altında ulaşılmaz olurdu. Tantalos Krallığı’nda yaşanan bu öykü, insanın doğasına dair derin bir sorgulamayı da beraberinde getiriyor: Hangi sınavlar, hangi acılar bizi daha güçlü kılar?
Nif Dağı’nın yeşil doğası ve yemyeşil ağaçları, Pelops’un hikayesinin yankılarını taşırken, aynı zamanda bize bir başka efsanenin kapılarını açıyor. Efsane, Pelops’un Pisa Kralı Oenomaus’un kızı Hippodameia aşık olması ile evliliği sonrası, Zeus’a bir tapınak inşa edilmesini istemesiyle devam eder. İşte bu talep, Olimpiyat Oyunları’nın ilk temellerini atmıştır. Dört yılda bir yapılan bu oyunlar, hem Tanrılar hem de insanlar için bir araya gelme fırsatı sunar. Pelopones yarımadasına ismini veren İzmirli hemşerimiz Pelops, bu etkinlikler aracılığıyla, sporun ve dostluğun evrensel değerlerini de simgeler. “Atlet” kelimesini ilk kullanan dünyaca ünlü şair İzmirli hemşerimiz Homeros’tu. İlyada ve Odisseia destanlarında geçen “atlet” kelimesi “atlon” ödül avcısı demekti.
Nif Dağı’nın eteklerinde Pelops’un hikayesine yeniden odaklanacağız. Pelops, yalnızca Yunan mitolojisinin değil, Anadolu’nun da derinliklerinde gizli bir sır olarak kalmış bir figürdür. M.Ö. 7. Bin yıldan itibaren bu coğrafyada bakır aletlerin kullanımı ve yapılan kazılarda ortaya çıkan buluntular, Anadolu’nun tarihini şekillendiren maden uygarlıkları hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Pelops’un hikayesi, Demeter’in Pelops’un omzundan kopardığı ve yuttuğu lokma yerine bir metal koyması da bu tarihsel arka planda daha da anlam kazanıyor.
Elif Tül Tolunay’ın TRT Kent Radyo programımda hediye ettiği, “Pelops’un gizemi” kitabı ve Anadolu ile olan bağı, bizi derin düşüncelere sevk ediyor. Pelops’un Anadolu’dan Yunanistan’a geçerek orada kral olması ve tüm yarımadaya adını vermesi, tarihin ve mitolojinin iç içe geçtiği bir durumu gözler önüne seriyor. Herodotos’a göre, Pelops’un bu başarısı, Kserkes gibi büyük bir imparator tarafından bile hayret ve kıskançlıkla karşılanmıştır. Elif Tül hocaya sorduğum İzmir, Atlantis’in üzerinde kurumuş olabilir mi? sorumun yanıtı bende kalsın.
Mısır kaynaklarında bahsedilen kayıp uygarlık “Atlantis” miti, aslında Batı Anadolu’daki bir maden uygarlığını işaret ediyor olabilir mi?. Atlantis’in anlamı ve isimleri, bu coğrafyanın zengin tarihine dair önemli ipuçları sunmaktadır. Tantalos’un efsanevi kentinin cezalandırılarak bir deprem sonucu kaybolması, antik kaynaklarda yer alan bir başka ilginç detayı oluşturuyor. Strabo’nun kayıtlarına göre, Batı Anadolu’da meydana gelen büyük bir deprem, Tantalos krallığını yeryüzünden silmiştir. Bu, Pelops’un hikayesinin yalnızca bir mit değil, aynı zamanda tarihsel bir gerçeklik taşıyabileceğini düşündürüyor.
Tantalos’un mezarının Bayraklı’da bulunması gibi, Kemalpaşa Dağı’nda Pelops’un tahtının keşfi çok önemli ipuçları taşıyabilir. Her taşın altında bir hikaye yatar; bu hikayeler, bizlere miras bırakılmış en değerli hazinelerimizdir. Belki de Atlantis bir denizde değil yer yarılmış bu bölgede kaybolmuş olabilir mi?
Bu nedenle, Pelops’u tanımak, sadece bir mitin peşinden koşmak değil, aynı zamanda Anadolu’nun kültürel kimliğine dair bir yolculuğa çıkmaktır. Hep birlikte bu yolculukta, geçmişin izlerini sürmeye ve Anadolu’nun mitolojik hazinelerini keşfetmeye davet ediyorum. Unutmayalım ki, her efsane, insanlığın ortak değerlerine dair önemli mesajlar taşır. Yolunuzu Nif Dağı’na mutlaka düşürün.
Kemalpaşa'da doğa ile tarihin büyülü bir dansa tutuştuğu yerde, Pelops'un yenilmez azmi ve Tantalos'un laneti, dağların sessizliğinde gizemli bir yankı olarak sonsuzluğa karışır; ve tam o an, Tantaloslu (Atlantisli) ödül avcısı Atlon ile kadim Atlan-tis, ruhunuza en karanlık sırrı fısıldar: Hangi gerçekle yüzleşmeye hazırsınız?