2018 Nisan ayında 696 sayılı KHK ile belediye şirketlerine geçirilen ancak kadroya alınmayan işçiler, 18 Şubat Pazar günü saat 15.00'te Konak Cumhuriyet Meydanı'nda ‘norm kadro’ talebiyle bir araya gelecek.

AKP ve Cumhur İttifakı, “taşeronu bitiriyoruz, herkese kadro” vaadi ile ortaya çıktı. Ancak işçiler, belediye şirket ve iştirakleri kapsamına alındı. Norm kadro olmadıkları ortaya çıktı. Kendi ifadeleriyle, “kadrolu gibi görünen taşeron” oluverdiler. Taşeron yerine “şirket işçiliği” dediler.

Taşeron firmalarda kente yıllarca emek harcadılar. Belediye yönetimlerinin keyfi uygulamaları ve haksız şekilde işten atmalarına maruz kaldılar. Yılda 52 günlük ödenmesi gereken ikramiye hakları gasp edildi. Yol, yemek ücretlerini çıkarınca kuru asgari ücrete çalışmaya mahkûm edildiler. Mobing, baskı türlü zorluklarla cebelleştiler, cebelleşiyorlar. Yani tek sorunları ücret meselesi de değil…

Üyesi olduğu sendika yöneticileri, toplu iş sözleşme dönemleri yanlarına geliyor, işçilere sormadan sözleşmeleri imzalayıveriyor. İşçiler karar verme mekanizmalarına dahil olmak isteyince “provokatörlükle”, “aşırılıkla” suçlanıyor. İşçilerin seçtikleri temsilciler görevden alınıyor.  Söz, yetki, karar ilkesinin sözde kalmaması gerektiğinin altını çizerek, işçilere onaylatılmadan sözleşme imzalanmaması gerektiğini savunuyorlar. Bir taraftan şirketlere bir taraftan sendikal bürokrasiye karşı mücadele etmek üzere bir araya geliyorlar.

Taban ücretimiz en az yoksulluk sınırında olmalı diyen işçiler, sosyal haklarını da talep ediyor. İş yerlerinde mobinge, baskıya, cinsiyetçi iş bölümü ve ücretlendirme uygulamalarının kaldırılması için çağrıda bulunuyorlar. Sendikalarda işçi demokrasisi işletilmesi, söz, karar ve yetkinin işçilere iade edilmesi ve işçilerin onayının olmadığı hiçbir toplu sözleşme imzalanmaması için kolları sıvıyorlar.

Siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve güvencesiz çalışan tüm sınıf kardeşlerine çağrıda bulunan işçiler, kent yönetimine dair de önemli bir çıkış yapıyor. Siyaset, politika ve ilkelerden sıyırtılmış yerel seçim tartışmaları yerine “kentin yönetimine” dair de yol haritası çıkarıyorlar.

İktidar, resmi muhalefet ve sendikal bürokrasi üçgenini aşmak üzere verilen bu mücadele hattına İzmir halkı sahip çıkmalı. İnsanca yaşam için mücadeleden başka yol yok.