İmamoğlu’na siyaset yasağı, Bekaert grevine erteleme adı altında yasak, HDP İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encü’ye tokat, HDP’nin kapatılması veya hazineden aldığı paranın engellenmesi, Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’e izin alınmadan asılan ‘Love Erdoğan’ afişlerini kaldırması nedeniyle 6 aydan 2 yıla hapis cezası istemini içeren soruşturma… Halk Tv, TELE 1 ve FOX Tv’ye de ‘terörü mimikle övüldüğü’ gerekçesiyle cezalar. Son bir haftada yaşananlar bunlar fazlası da var. Fezleke, cezaevi, şiddet, baskı vb. türlü yöntemlerle seçim süresine gidileceği belliydi. Şaşırtmadı!
Muhalefetin her alandan kuşatma altına alınacağı, kişilerin, propaganda araçlarının tek adam rejiminin ihtiyacına göre restore edileceği biliniyordu. “AKP dilini yumuşatacak”, “kucaklayıcı bir dile mi dönüyor” iyimserliği -politik körlük- yine çöktü. İktidarın freni boşalmış bir kamyona benzetildiği, artık fabrika ayarlarına dönemeyeceği söyleniyordu. Öyle de oluyor. Çünkü saldırı modu dışında ayakta kalması mümkün değil. 
Saldırı ve kuşatma altında seçim sürecine ilerleneceği; açık, seçik ortada. Önemli olan bu kuşatmanın hangi yöntemlerle kırılacağı! 

İmamoğlu’na getirilen yasak tartışmaları ile yeniden patlayan, “AKP kesin gidiyor” rahatlığıyla değil mesela… Durum o kadar kolay olmayacak. Kendiliğinden AKP’nin takatten düşeceğini beklemek en hafif tabirle saflık olacaktır. AKP adayın belirlenmesini bile saldırı yöntemlerini hayata geçirmek, nasıl saldıracağını görmek için istiyor. Tam da bu nedenle tespit ve yorumların doğruluğu yetmez. Durumu ve gidişatı, tek adam rejimini yenmek için güçlü bir mücadele, halkın örgütlenmesinin zorunlu olduğu ilk elden kabul edilerek yol alınmalıdır. 

TALEPLER ETRAFINDA MÜCADELE!

Bu memleketin iktidarları dünden bugüne, kim ne derse desin en çok işçilerden korkar. Tam da bu nedenle yasaklanmasına rağmen Bekaert grevine çıkan işçilere doğrudan müdahale etme cesareti gösteremediler. Özal’ı, Çilleri, “Kurt, Kuş, Arı Kahrolsun Sermaye İktidarı” sloganlarıyla DSP-MHP-ANAM koalisyonunu işçiler süpürdü. İşin püf noktası burada. Mesele sadece kimin aday olacağı değil, kimin, hangi örgütlü gücün iktidarı göndereceği, gönderebileceğidir.

İşsizliğin arttığı ve artacağı, sefaletin büyüdüğü, geleceğe güvensizlik, zam ve vergilerde artış, eğitim ve sağlık hakkından yoksunlaşma, eşitsizlik ve haksızlıkların derinleşmesi gibi sonuçları üzerinden belirlenebilecek emekçi halkın taleplerinden hareketle bir iktidar değişikliği en büyük güvence olacaktır. 

Elbette sadece sorun ekonomik taleplerle sınırlı da değildir. Yolsuzluk, yandaş kayırıcılık, savaş, çevre sorunu, kadınların talepleri, istismar, TBMM’yi işlevsizleştirip yargıyı siyasallaştırılması, yürütmenin tek kişi için karar alır durumda olması gibi türlü sorunlar da tartışılmalıdır.

HALK SEYİRCİ KALMAMALI!

Mücadele halkın talepleri üzerinden yürütülecekse köylere, fabrikalara, okula, mahallelere, sokak ve meydanlara dönmelidir muhalefet yüzünü. Muhalefetin kimyasına, düzenine ters midir halk hareketi için uğraşmak? Terstir. Uğraşır mı böylesi bir mücadele için sanmıyorum. Ancak memleketin gidişatı için başka da çare bulunmadığı görülmektedir. 

Halkın, “seyirci”, “taraftar” olarak tribünlerde oturtulup, sandık beklentisi ile iktidarı sıkıştırmadan değişim olmayacağı, haydi iyimser bakalım çok zor olacağı da açıktır. Halkın sadece oy vermekle görevlendirilmesi, karmaşık ilişkiler ağını daha karmaşık hale getirmektedir. Düğümü çözecek olan işçi ve emekçilerdir ve en hayırlısı da budur. Esas o zaman mesele sadece iktidar değişimiyle sınırlı kalmayacak, halkın taleplerini de dikkate almaya zorlayacak bir iktidar değişimini doğuracaktır. 

Herhangi bir mahallede ortaya çıkan imza kampanyalarını, yasaklanan grevleri, devam eden işçi direnişlerini, köylü mücadelelerini, sendikalaşma çalışmalarını irili-ufaklı demeden büyütmek ve birleştirmek gerekiyor. İktidar ve onun türlü oyunlarıyla da ancak böylesi bir mücadele zemininde deyim yerindeyse göğüs göğüse baş edilecektir.  

Başa dönecek olursak; İmamoğlu’na yasak, Bekaert grevine erteleme, HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Ferhat Encü’ye tokat, Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’e soruşturma; bize hangi güçlerin bir araya gelmesinin zorunlu olduğunu da ayrıca göstermektedir.