29 Ekim sabahı erkenden uyandım törenlere katılmak için. Özenle seçtim kıyafetlerimi. İlkokuldan beri böyle öğrendim. Yazılarımı takip eden okurlarım ilkokul öğretmenin Fazilet Hanımdan ve okul arkadaşlarımdan sıkça söz ettiğimi bilirler. Hatırladığım ilk Cumhuriyet Bayramı aklıma kazınmış işte.  Saçlarını boyatıp, fön çektirip en şık kıyafetiyle gelmişti öğretmenimiz. ‘Bugün en büyük bayramımız çocuklar’ diyerek anlatmaya başlamıştı. Düğün gibi bayram gibi bir şey olmalıydı bu Cumhuriyet. Yıllar geçtikçe bu tanımın için doldu, önemi arttı.

Bu anıyla Karşıyaka Çarşı’sında iskeleye doğru yürürken yeni açılmış bir kahve dükkanına girdim. Benim çocukluğumda babamın çalıştığı banka şubesi renkli bir kahveci olmuştu. Son derece ilgili barista kahvemi hazırlarken istemsizce dönüp arkaya doğru baktım. Babamın çalışma masası aşağı yukarı orada duruyordu. Onun yerinde bir çift koltuk ve duvarda İngilizce olarak ‘’Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz?’’ diye yazıyordu. Tüm çocukça coşkumla ve anılarla cumhuriyet kutlamalarına giderken anılardaki yolculuğum baristanın sorusuyla bölündü: Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Kendilerince bir satış tekniği geliştirmişler meğer. Bu soruya verdiğini yanıta göre karton bardağa bir emoji yapıştırıyorlarmış. Neşeli bir uygulama. Seçeneklerime baktım. Hiç biri benim duygumu ifade etmiyordu ama yine de yanıt verdim: Görkemli

Herkesin aksine cumhuriyete bağlılığım korku ve endişe üzerine kurulu olmadı benim hiç. Coşku, güven, görkem oldu benim duygum. Her ne kadar tüm kurumları bir bir lağvetmeye uğraştılarsa da onu bitirmenin imkansızlığı her seferinde gelip suratlarına bir tokat gibi çarptı. Sistem, kendi içinde o kadar senkronize mekanizmalarla donatılmıştı ki başta siyasal İslamcılar olmak üzere içerden ve dışardan ne kadar saldırı alsa da 98 yaşına geldi Cumhuriyetimiz. Cumhuriyeti korumak denen şeyin bizim gibi faniler tarafından yapılmadığını on yıllardır izleyen bir cumhuriyet çocuğuyum. Cumhuriyet, kurumlarıyla birlikte kendi kendini korumaya devam etti. O denli gelişmiş bir sistemle kurgulanan bu yönetim, kendisine karşı yapılan her saldırıyı püskürtmeyi başardı.

Son 20 yılda aldığı hasarları bir köşe yazısında anlatmak imkansız. Bunlar için yazılan/yazılacak olan kitapları, tezleri, makaleleri yıllarca okuyacağımıza eminim. Ama kuyruğu hep dik tutmak ve korkmamak gerektiğini de biliyorum.

2023’te 100. Yaşını kutlayacağız Cumhuriyetimizin. AKP’nin, FETÖ’nün, tarikatlaştırılan tüm kurumların, halkı yoksullaştıran neo-liberal ekonomi politikalarının verdiği hasarların bir sonu var elbet. Gencecik cumhuriyet bütün bu yaralarını onaracak. Kurumlarını yeniden oluşturacak. Daha güçlü bir biçimde yoluna devam edecek. Kimsenin bundan kuşkusu olmasın.

‘’Fabrika ayarlarına dönmek’’ bile yeterli bu başlangıç için. İşte ondan sonra, bizim şimdiye kadar yerine yeterince getiremediğimiz sorumluluklarımız artacak. Geliştirmek ve bundan sonra ufak ‘’artçı’’larla hasar görmesini engellemek bizim elimizde. Hepimiz yeterince ders aldık sanırım. Bundan sonra laik cumhuriyete bağlı her yurttaş bu sistemin sosyal bir hukuk devleti olarak devam etmesi için çabalayacak. Ve işte o zaman biz gençlere emanet edilmiş olan cumhuriyete ne denli sahip çıktığımız göstereceğiz.

Korkmadan, ürkmeden, paniklemeden… Cumhuriyet biziz çünkü. Halkız. Bu ülkeye inanıyoruz. Bu topraklarda birlikte yaşama arzusundayız. Kutlu olsun Cumhuriyetimiz.

Başa dönüyorum şimdi: Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Benim yanıtım belli: Görkemli, coşkulu, umutlu…

Yaşasın Cumhuriyet