“Biz ne zaman içsek, …oturur muhabbetin terkisine Çıplak bir efkar sözcüğü” (Yılmaz Erdoğan)

Biz ne zaman içsek, mekânı Veli belirler, sohbetin altını Utku yakar, ben demlerim...

Biz ne zaman içsek, mezeyi Osman söyler. Biz ne zaman iç’sek, içsek içsek sek içeriz. Yüzde 70 tıksırıncaya kadar meze yer devlet! Tıksırıncaya kadar vergi yer! Mezecidir, yancıdır!

Biz ne zaman içsek, hesap makinesi tutkunluğu eşlik eder… Ne zaman makine tıklasa, biz iki kadeh içmeye gideriz. Ha “Biz ne zaman içsek, İç değilizdir aslında. Dışımızda bronz bir İzmir akşamı...”

Ne zaman içsek, dost sohbeti sarar, türküler tokuşturur kadehleri.

Biz ne zaman içsek, elimiz kir, yüzümüz pas, kokumuz ter…

Biz ne zaman iç’sek, dert’izdir, keder’izdir…

Biz ne zaman içsek, ‘gamsız girilmez’ muhabbetin ortasından içeri… Dert, tasa, geçim sıkıntısı, memlekete meseleleri…

Biz ne zaman içsek, Utku şiir okur, Orhan fıkra anlatır, Veli abartır, ben dinlerim, Osman güler. Ha biz ne zaman içsek, Recep sarhoş olur, ilginçtir… O içmez ama sapıtır, eder muhabbetin içine… Hep o yer zati, sıra da bir türlü gelmez bize…

Oltayı boş çekeriz! Ama biz ne zaman içsek, çok da iç olmadığımızı anlarız. Dilimizde bir Şili halk türküsü, bir Nazım şiiri, bir yasaklı Ahmet Kaya şarkısı, İskender’den iki mısra… Bir Fransız, bir İngiliz ve Temel’den bir anı…

Biz ne zaman içsek, bir hesap tartışması, pintilikten değil yokluktan… Ha zaten, biz ne zaman içsek; elde avuçta, dünde yarında yoktur, biraz da ondan içeriz. Biz ne zaman içsek, vardır zaten kapanmamış bir hesabın kavgası!

Biz ne zaman içsek, aklımıza ilginç sorular gelir, takılır. ‘Fazla derine inenleriz’… Kötülükten değil, memleket sevdasından…

Biz ne zaman içsek, dervişlerden sözler uçar masanın üstünde.. “Her günah işleyen sarhoş olsaydı, sokaklarda ayık insan göremezdiniz” diyen Mevlana gelir aklımıza… Ne zaman içsek, öfkeleniriz… Çabuk geçer, masadayız… Biz ne zaman içsek, Mezeci Recep’ e kızarız… Utku açar konuyu, ben hiddetlenirim, Osman dinler öylece, Neyzen Tevfik tamamlar: “Rakı, şarap içiyorsam sana ne. Yoksa sana bir zararım, içerim. İkimiz de gelsek kıldan köprüye, Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim...”

Biz ne zaman içsek, ‘hayat neyden ibarettir acep?’ diye düşünür dururuz. ‘Fazla derine inenleriz biz!’ Memleket gelir aklımıza, hasret gelir. Dost gelir, sohbet gelir. Türkü gelir, fıkra gelir. Umut gelir, öfke gelir. Dün gelir, yarın gelir!

Biz içeriz, onlar sarhoş olur...

(Şubat 2011, Kayseri)