Fabl diye bir şey duydunuz mu hiç? Ortaokul ve lisede edebiyat derslerinde edebi bir tür olarak öğretilir. İnsana ait bir özelliğin insan dışında bir varlığa verilerek oluşturulan manzum yazılardır. Fablların kahramanları genellikle hayvanlardır. Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünür, konuşur ve insanlar gibi davranır. Ezop ve La Fontaine okumuşsunuzdur mutlaka. Ezop Masalları, Karga ile Tilki, Ağustos Böceği ile Karınca en bilindikleri. Günümüzde de sanırım okul öncesinden başlayarak eğitimde kullanılan bir türden bahsediyoruz.

Günümüzün fabllarına iki örnek vereyim: Biri CHP Genel Merkezi’nde yaşayan meşhur Şero ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin son aylarda meşhur olan köpeği Boji. Müthiş bir iletişim aracı olarak kullanılıyor sosyal medyada. Boji, kendi kendine bütün gün İstanbul’da toplu taşıma araçlarını kullanarak tüm İstanbul’u gezen bir sokak köpeği iken keşfedildi. Büyükşehir, Boji’yi sahiplendi. Hastalanınca barınağa aldı, bakımını yaptı, çip takıp sokağa saldı. Şimdi ise 100 binden fazla takipçisi olan bir twitter hesabı var Boji’nin. Zaman zaman 59T otobüsünü denetliyor, arada Moda Tramvayında poz veriyor. Adalar Vapurunda martılara havlıyor. Bazen de Büyükşehir Belediyesi, Boji’nin hesabından metrolarda ücretsiz interneti müjdeliyor. Eğlenceli, sevecen, dostça ve sıcak kitle iletişiminin güzel ve modern bir versiyonu yani anlayacağınız. Günümüzün fabl kahramanı kendisi.

***

AKP’nin gidişini aylardır tarihe tanıklık ederek izliyoruz. Anketler, her gün ortalığa çıkıp saçmalayan AKP’li yetkililer, sokak röportajlarındaki gurbetçiler, Z kuşağına bağırıp yağ kuyruğu anlatan ablalar, çıkar cebindeki telefonu diyen dayılar, Bülent Arınç gibi nedamet getirip ‘’ben yapmadım Miki yaptı’’ diyenler, Şamil Tayyar ve Metin Külünk gibi 50+1’i Sorosçuların kumpası olarak yeniden tanımlayıp Sn. Erdoğan’a kumpas kurulduğunu söyleyenler… Liste çok uzun. Her bir söz, her bir açıklama, her bir itiraf gösteriyor bu hızlı çöküşü. Genel başkan yardımcılarından, milletvekillerinden tutun da bu hezeyan en alta kadar indi. Bırakın parti tabanını, asgari ücrete talim eden dümdüz AKP seçmeni bile topyekûn bu hezeyanı yaşıyor.

Şimdi diyeceksiniz ki fabl ile başlayıp, Boji ile devam eden yazı nasıl AKP’ye bağlanır? Hemen oraya gireyim:

Geçen hafta tramvayda yolcu koltuğunun üzerindeki köpek kakasını haberleştiren İmamoğlu karşıtı bir haber sitesi, Boji’yi suçlayarak CeHaPe’nin köpeği ilan ettiği Boji’yi suçladı. Hemen ertesi gün Boji Twitter’da TT oldu. Çünkü Murat Ongun bir video paylaşarak orta yaş üstü bir amcanın cebinden çıkardığı kakayı tramvay koltuğuna bıraktığı görüntüleri paylaştı.

Hezeyanları bu denli büyük! Yaşlı bir adamın cebine kaka doldurup bunu tramvaya bıraktırıp fotosuyla da haber yaptıracak kadar komik, şaşkın, acınası bir hal içine girdi AKP’nin iletişimci beceriksizleri.

Çaresizliğin boyutu bir köpek kakasından iletişim başarısı çıkarıp İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin beceriksizliğini ortaya çıkarabileceğine inanmakla ayyuka çıktı. Bunu siyasal iletişim bilgisizliğiyle, yerel yönetimin ne olduğunu bilmemekle, günümüz kitle iletişim araçlarına yabancı olmakla filan açıklamak mümkün değil. Zira bu hezeyanların psikiyatrinin konusu olduğu apaçık ortada!

***

Doğaya, yeşile, hayvana, çocuğa, kadına düşman bu totaliter rejimin ne kadar kötücül olduğunu da gördük. Büyük çaresizlik. Çok büyük çaresizlik! Neyse ki Boji AKP’nin iletişim ekibinden daha sağduyulu ve olgun davranarak twitter hesabından ‘’bugün tüm gün kulübedeyim, İstanbul’u gezmedim bile. Tramvayı kirletip suçu bana atmışsın. Kötüsün’’ diye yanıt verdi Cuma günü. Murat Ongun’un videosundan sonra da ‘’Bu görüntüleri görünce ben utandım’’ diyerek AKP’nin iletişimcilerine koskocaman bir insanlık dersi verdi. AKP’nin milyonlarca lira dökerek kurduğu iletişim ağını iki twitle yıktı başlarına. Deli maaşlarla çalıştırdıkları iletişimcilere ne ceza verdiler acaba çok merak ediyorum. Rezil oldular bir kez daha.

Şimdi dikkatli olma zamanı! Bunlar toptan çıldırdı. Ceplerinde kaka gezdirip her an suratınıza bir avuç kaka yapıştıracak kadar sıyırdılar kafayı. Siz siz olun deliyle deli olmayın. Boji gibi akılcı davranıp insanlık dersi vermeye devam edin.

20. yüzyılın en önemli fablı olan George Orwell’ın Hayvan Çiftliği romanı ile bitirelim o halde bu haftaki köşeyi. Romanda, domuzlar çiftlikte devrimden sonra kendi aralarında anlaşamıyorlar. Herhangi bir konuda tüm hayvanların aklını çelmek için ise Squealer adındaki domuz kullanılıyor. Squealer, ters giden işler olduğu zaman, günlerce yemek yiyemeseler bile, her şeyin yolunda olduğuna hayvanları ikna ediyor. Günümüz AKP’sinin iletişimcileri ve taşeron olarak kullandıkları yandaş medya (yani Squealer) hayvanları (yani biz TC vatandaşlarını) artık ikna edemiyor.

Sokağı okuyamıyorsanız, masalları okuyun, romanlara kulak verin ey AKP’nin kalemşörleri. Bari gidişinizi şanla şerefle yönetin. Yazık size benim vergilerimle ödenen yüzbinlerce liralık maaşlara! Yazık bu cennet çiftlikte (Türkiye) yaşayan milyonlarca hayvana! (yani bize)