Suriye’de satranç oyunu farklı boyuta geldi. Satrancı oynayanlar ABD ve Rusya. İzleyenler ise Türkiye ve İran. Suriye ve Irak’a gelince, birisi Rusya’nın diğeri ABD’nin oyununa bakıyor. Patırtıyı koparan Trump, sessizce ilerleyen Putin.

Binlerce kişinin öldüğü, onbinlerce kişinin yaralandığı, milyonlarca kişinin evinden olduğu ve beş milyondan fazla kişinin başka ülkelere mülteci olarak sığındığı, yedi yıl süren bir savaşın kanımca özeti bu.

Peki, sadece bir hafta içinde bölgede dramatik değişikliğe yol açan olaylar nasıl gelişti?

Türkiye’ye gelen ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, 17 Ekim’de yaptığı iki toplantının ardından basın toplantısı yaptı ve “Türk tarafı, Barış Pınarı Harekâtı'nı 120 saat durduracak. 120 saat içinde YPG güvenli bölgeden çekilecek. Türkiye ve ABD, IŞİD'lilerin tutulduğu hapishaneler konusunda koordineli hareket edecek. Türkiye ve ABD beraber, ISİD’i bitirmek için çalışacak” dedi. Pence, Türkiye'nin Aynularab'da (Kobani) bir askeri müdahalede bulunmayacağını söyledi ve ileride uluslararası temelde oluşturulacak bir güvenli bölge için Türkiye ve ABD'nin anlaşmaya vardığını belirtti.

İşin ilginç yanı bir devletin başkan yardımcısının Türkiye Cumhuriyeti devlet başkanı, yardımcısı, bakanları ve diğer yetkililerle yaptığı toplantılardan sonra anlaşma yaptığını söylemesi ve bunu “kendi ülkesinin elçilik konutunda, yani büyükelçinin evinde” basın toplantısıyla açıklamasıdır. Yanında bizim yetkililerimizden kimse olmadan, anlaşma konularını habercilere dikte ettirmesi de ayrıca dikkat çekicidir.

Ardından Erdoğan Soçi’ye gitti. 22 Ekimde Rusya ile 10 maddelik anlaşma yapıldı,  YPG ‘ye 150 saat daha silahları taşıması için ek süre tanındı. 

Anlaşmanın bir maddesinde, “23 Ekim 2019, öğlen saat 12.00’den itibaren, Rus askeri polisi ve Suriye sınır muhafızları, Barış Pınarı Harekat alanının dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 km’nin dışına çıkarılmasını temin etmek üzere girecektir. “ diyor.

Ve 23 Ekim’de Rus askeri polis konvoyu, Türkiye-Suriye sınırındaki Aynularab’a (Kobani) girdi. Zaten Pence de “Türkiye Kobani’ye girmeyecek” dememiş miydi?

Cumhurbaşkanı Soçi’den dönerken uçakta gazetecilere açıklamalarda bulunmuş. CNN Türk Ankara temsilcisinin Erdoğan’dan gönderme yaptığı bir cümle dikkatimi çekti: “ABD ile anlaşma başlıkları yakından izlenecek.”  Demek ki 17 Ekim’de bir anlaşma yapmışlar. O zaman yazılı bir metin de vardır. Bu metin yayınlansın kamuoyu da neyin yakından izlenmesi gerektiğini anlasın.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, Anadolu Ajansı’na “Aynularab (Kobani) dahil, YPG'li teröristler Rusya ve rejim unsurları tarafından 30 kilometrenin altına gönderilecek, silahları da dahil buradan temizlenecek." demiş. Şu soru aklıma geldi: 50 bin TIR silahı Amerikalılar oradaki YPG’lilere yolladı dediniz. Şimdi bunları Ruslar 30 kilometrelik güvenli bölgenin dışına çıkarıyor.  Demek ki geri planda satranç ustalarının bir anlaşması var.

Trump’ın Beyaz Saray’da 23 Ekim’de Türkiye saati ile 18.30’da yaptığı konuşmayı dinledim: Erdoğan’a çabası için teşekkür etti, aynı cümlede General Mazlum Kobani ’ye de anlayışı için teşekkür etti.  Trump’ın 9 Ekim tarihli kaba ve küstah yazısında yer alan bu kişi SDG lideri. Eğer “ABD büyüklerimizin servetlerinin araştırılması tehdidini ileri sürdüğü için Türkiye ile anlaşma yapıldı” iddiasında az bir gerçeklik varsa, yangına benzinle gitmek diye ben buna derim.

Bir meyveye Adem’i cennetten attılar. Aman dikkat!