Seçim bitti. Recep Tayyip Erdoğan ilk turda seçilerek Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 'başkanı' oldu. Açıkçası beklemediğim bir sonuçtu. Seçimin ikinci tura kalacağını ve umudumuzun büyüyerek Muharrem İnce’yi başkan yapacağını bekliyordum. Ama olmadı. ‘Peki şimdi ne olacak, bizleri neler bekliyor’dan ziyade ‘neler yapılmalı’ya odaklanılmalı. Ama önce bu seçimin kendi tarafımızdan tesellilerine bakalım.

'ZÜĞÜRT' TESELLİLERİMİZ

1- Mesela mecliste anayasayı değiştirebilecek yeterli çoğunluğa (400 vekil) yeni başkan ulaşamadı. Hatta tek başına meclis çoğunluğunu da (301 vekil) elde edemedi. Bahçeli Devlet’e şu an için muhtaç görünüyor. Şimdilik diyorum çünkü daha önce yaptığı gibi vekil transfer ederek 301 sayısına ulaşabilir. Hem de bunu sadece MHP’den değil, vekil çıkaran bütün partilerden yapabilir. Geçmişte örneği çok; Mehmet Metiner, Ertuğrul Günay, Necdet Budak ilk akla gelenler. (Her ne kadar bu örneklerden iki tanesi Metiner ve Günay meclise girmeden transfer olmuşsa da vurgulamak istediğim zamanı değil transferleri)

2- Diğer bir tesellimiz ise Muharrem İnce’nin, Ecevit’in %30’luk psikolojik sınırını aşmış olması. Bunda İnce’ye oy veren HDP’li, İYİ Parti’li ve hatta MHP’li seçmenin de etkisi var ve en önemli teselli burada. Halk nezdinde bir ittifak söz konusu. Yani aşağıda da değineceğim ‘demokrasi ittifakı’nın ilk temeli Muharrem İnce özelinde atılmış görünüyor.

3- Bununla birlikte değerlendirilebilecek olan bir diğer tesellimiz ise HDP’nin barajı geçmiş olması. HDP’nin barajı geçmesi sayesinde ‘Cumhur İttifakı’ anayasayı değiştirecek sayıya (400 vekil) ulaşamadı. Hatta bunu referanduma götürebilecek sayıya da (360 vekil) ulaşamadı. HDP’nin çıkardığı 67 vekil her şeyden önce çok önemli bir sayısal veridir kısacası. HDP’ye barajı geçsin diye destek oyları verilmesi de yine aşağıda bahsedeceğim ‘demokrasi ittifakı’ için atılan bir önemli bir adım olarak karşımıza çıkıyor.

4- Ahmet Şık. Ahmet Şık'ın meclise girmesi de benim kişisel en büyük tesellim.

16 NİSAN’DAN, 24 HAZİRAN’A İZMİR

16 Nisan 2017 referandumunda İzmir’den %31,20 ‘Evet’, %68,80 ‘HAYIR’ oyu çıkmış. Yani 870.658 evet, 1.919.745 HAYIR oyu çıkmış. 24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’a %32,91 yani 930.925, diğer adaylara ise %67,09 yani 1.897.071 oy atılmış. Muharrem İnce ise % 54,01 oy almış.

16 Nisan referandumunda seçmen sayısı 3.101.862, 24 Haziran seçiminde 3.309.416. İzmir’de 16 Nisan 2017’den, 24 Haziran 2018’e kadar 208.446 seçmen artmış fakat ‘HAYIR Cephesi’nin oyları İzmir’de azalmış. Referandumdan bugüne İzmir’de oyunu artıran bir Erdoğan görünüyor. Kaldı ki İzmir’de 16 Nisan referandumundan sonra ‘HAYIR’ oylarının daha çok olması gerektiği konuşulmuş, ‘İzmir’e yakışmadı’ denilmişti.

‘HAYIR Cephesi’nin İzmir’deki lokomotifi olan CHP’nin İzmir il yönetiminin sınıfta kaldığını söylemek bu verilerle oldukça mümkün. Listelerde olmayan vekillerin bile (örneğin Musa Çam) harıl harıl çalıştığı seçim sürecinde CHP İzmir il yönetiminin yeterli özveriyi göstermediği ortada. İzmir adına üzücü, çok üzücü…

DEMOKRASİ İTTİFAKI KURULMALI

Yazının başında değindiğim ‘neler yapılmalı’ya dönelim. Seçime kısa bir süre kala HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi ‘Demokrasi İttifak’ı en geniş tabanlı kurulmalı. Tek adam rejimine karşı olan her adayın ilk ve en önemli vaadi olan ‘demokratik parlamenter sistem’e geçiş için bunun önemini herkes kavramalı. Herkes din, dil, ırk, o, bu, şu ayrımını bir kenara bırakarak asgari müştereklerde yani ‘demokrasi’de birleşerek bu ittifakta buluşmalı. ‘O’ varsa ‘ben’ yokum diyenler de teşhir edilmeli. Artık kritik bir döneme girdik. Bunu kabul etmeli ve ona göre hareket edilmeli. Kabul edilmemesi gerekenleri kabul edenlere, yani ‘yenildik, bitti’ diyenlere de Adnan Yücel’in 1986 yılında yazdığı şiirle gerekli cevabı gönderelim:

“…ey her şey bitti diyenler,

korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.

ne kırlarda direnen çiçekler,

ne kentlerde devleşen öfkeler

henüz elveda demediler.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!”