Merhaba İsmail Abi,

Niye bilmem, iki gündür tansiyonum yüksek. Yine de erken kalktım. Kuşların suyu azalmış. Köpekleri doyurdum. Kedilerden ses yok. Sebzelere göz attım. Acısından kılbiber, salatalık, domates, semizotu topladım. Kabaklarda epey çiçek var bugün. Onları da doldurup dünkülerin yanına kattı, derin dondurucuya kaldırdı eşim. Kızım bir kahve yaptı. Açtım bilgisayarı...

Yok, televizyonu açmadım İsmail Abi. Yıllarca emek verdiğin, güvenilir kıldıkların da içinde, gazetelerin çoğu, güce yenik düştü. “Gazete yazıyorsa doğrudur.” yıllarını hatırlayan da kalmadı. Artık “Gazete yazıyorsa aslı yoktur!” yargısının bayrağı dalgalanıyor...

Doğru bildiğinden dönmeyenler mi? Onların; hani senin, “Bu işi yapanlar çalışkan, dürüst, yürekli olmalıdır.” tanımına uyan gazetecilerin de neredeyse çoğunu işten uzaklaştırdılar, acından ölmesinden korktuklarını “içeri” aldılar. Yıllar var ki “içerideki gazeteciler” kategorisinde ilk üçteki yerimizi koruyoruz.

Kısacası haberler can sıkıcı; söylediklerinin haber değeri varmış gibi gün boyu televizyon ekranlarında sırıtıp duranlar; beşi beş para etmez diziler, sulu sepken sıra işi yapımlar da öyle... Bir de salgın belasını sardılar dünyanın başına ki aylardır durmak bilmiyor. Doğanın, yürekten yükselen “Gayrık yeter!” çığlığı mı, egemenin doymayan kâr hırsına alet ettiği teknolojinin kustuğu mu, bilinmez... Beteri var! Son bir haftada, İzmir’in on altı ayrı noktasında orman yangınları çıkardı yine çıkarcılar! Bak, itfaiyenin siren sesi yakından geliyor! Yanan yerler nasıl mı “değerlendirildi”? Maden arama sahası, rüzgâr enerji santrali, kum-kireç-çakıl, kömür ya da taş ocağı, havai fişek tesisi oldu...

Sıkıldım İsmail Abi,

Régis Debray’in “Çantanızı sırtınıza vurur vurmaz... kafanız son haberlerle ilgilenmez olur...” dediği düşünce aklıma, çıktım sokağa...

Sen, sokak ve çocuklar!”

Bir gün bir sokak arasında beni çocuklarla top oynarken görürseniz şaşırmayın.” derken ne güzel anlatıyorsun aklının kaldığı sokakları, oyunları, arkadaşlarını!.. Hangimiz unuttuk ki o günleri İsmail Abi? Ama senin sevmelerin başkaydı sokakta olmayı! Yüz metrelik yolu bir saatte geçmelerin, adım başı, “İsmail amca! İsmail abi!” çığlığıyla yoluna çıkanlar... Bizim de epeyce karşılaşmamız, senin her seferinde hatta merhabadan, hal hatırdan önce, “İşin var mı Bekirciğim? Çalışıyorsun değil mi?” diye sormaların var sokaklarda! Bir de çoğun işsiz de olsam, “Var İsmail Abi, sağ ol. Çalışıyorum.” deyince ben, gülümsemelerin...

Aa, ne ara gelmişim? Adının verildiği sokak burası. Hani, çocukluk arkadaşın Mustafa Güngör’ün, “Ben o sokağı biliyorum be İsmail, daracık kısacık bir şey...” dediği, senin “Vallahi, boya göre veriyorlar galiba...” diyerek gülümsediğin sokak. Karşıyaka Bostanlı’da bu kez bir “bulvar”a verdiler adını ama tabelada ne yazıyor biliyor musun? “İsmail Sivri Sokağı”!

İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), Zeynel Kozanoğlu’nun “Gönül Adamı İsmail Sivri” kitabını yayımladı. İyi hazırlanmış, oylumlu bir yapıt. Ama İsmail Sivri’nin bu yapıta sığmadığını söylemeliyim. Senin o iki sözcüklük hayat felsefen “sevgiyle yaklaşmak”, -değil paylaşmak- cebindekinin tamamını verip gülümsettiklerin, “Kimseye yaranmak için yalan haber yazmayın...” ilkesiyle yolunu açtığın meslektaşların; insana, doğaya, hayata, çalışmaya duyduğun derin saygı üzerine... yazılacak yeni ciltlerin yolunu açmış oldu böylece sevgili Kozanoğlu.

Yontunun has emekçisi Ekin Erman’ın, dönemin Konak belediye başkanı Muzaffer Tunçağ’ın isteğiyle senin için yaptığı, oturduğun sokağın Kıbrıs Şehitleri Caddesiyle öpüştüğü köşedeki anıtının önünden ne zaman geçsem aklıma; bana anlattığın üç çocukluk anın, bir de özellikle babanın tahta-mukavvadan yaptığı utları satma hikâyen için “Bunu benden sonra yayımla Bekirciğim...” tembihin düşer de hüzünle gülümserim. Sözümü tuttum, bilesin.

Sevgili İsmail Abi,

Yıllarca görev üstlendiğin İGC’yi, iki dönemdir bir kadın gazeteci, sevgili Misket Dikmen yönetiyor. İzmir’de ve Türkiye’de bir ilk bu. Ve İGC, on yıldır, onlarca kitap yazdığın çocukların katılımına açık “İsmail Sivri Çocuk Öyküleri Yarışması” düzenliyor. Eşin Aysel Hanım; oğlun Talat, kızın Hikmet, eşleri, torunların, yakınların, meslektaşların... yarının öykücüleriyle tanışmaktan, onlara seni anlatmaktan büyük sevinç duyuyoruz. O törenlerde kahvelerimizi senin için yudumluyoruz. Son bir haberle bitireyim abi; üzülme ama yazık ki havaalanlarımızda Türk kahvesi yok!

........................

İsmail Sivri (gazeteci, yazar/ 15 Ocak 1927-2 Ağustos 2007)

Yürümeye Övgü”, David Le Breton, Sel Yayıncılık, 4. baskı Kasım 2016, İstanbul, s.24

Gönül Adamı İsmail Sivri”, Zeynel Kozanoğlu, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yayını, 2008, s.133

agy, s.93

Ayrıntılar için bkz. agy, s.76