2014 yılının Ağustos ayında Urla’da yaptığımız “4. Urla Toprak Sahne Tiyatro Festivali”nden kalma bir tabir bu. Dönemin yeni seçilmiş belediye başkanı, festivalin ilk günü akşam oyunlarının oynanacağı Demokrasi Parkına zabıta göndermiş tutanak tutturmuş, festivalin 3. günü ise ışık ve ses sistemi için elektrik bağlantısı sağladığımız trafoyu zincirle kilitletmişti. O festivalin katılımcılarından Orhan Aydın, Orhan Alkaya, Işıl Özgentürk, Orçun Masatçı, Kımız Bozkır, Yaşar Gündem ve Zeynep Altıok’un tweeterda gündem oluşturması ile geçte olsa program başlamıştı. Başkanın o zamanki tüm tutumuna rağmen festival büyük bir dayanışma ile sağ salim bitirilmişti. Yine festivalin konuklarından olan Praksis, festival boyunca yaptığı atölyede katılımcılarla beraber “Sığmayan Tiyatro” adlı bir şarkı yapmış ve kapanış gecesinde hep beraber söylemiştik.

O dönemki belediye başkanı daha sonraları festivale bir kaç kez destek de sağlamıştı. Ancak hiç bir zaman tiyatromuzla yan yana olma niyetinde değildi. Dönemi bitip görevi 2019 yılında seçilen yeni başkana bıraktığında ardında, ilk başlarda bizi de sevindiren ancak uygulamada ne yazık ki başarılı olamayan bir “Akademi Urla” projesi, ağır, hantal işleyen ve ne hikmetse babadan oğula süregelen anlayışla ilerleyen bir “Konservatuar” bıraktı. Tüm bu süreç içerisinde Toprak Sahne Tiyatrosu bir an bile Urla’ya küsmedi. Özel sahnesini açarak üretimlerine zor da olsa devam etti. 2019 Mart ayı ile beraber değişen yönetimle yeni bir başlangıcın olmasını temenni ediyorduk ki; çok da aklımızın ermediği şeyler oldu. Gelinen noktada kayyum yönetiminde belki de pandeminin de etkisiyle Urla’da kültür sanat alanında herhangi bir hareket ne yazık ki yok.

Tiyatro her koşulda muhakkak yaşayacak. Ancak yerel yönetimlerin sınırları içerisinde olan sanatsal yaratımlara bu kadar duyarsız kaldığını görmek, bu topraklarda üretmeye çalışan bir genci, beni, bir hayli üzüyor. Oysa işin maddi boyutundan daha çok, köy okullarında sahne alırken çocukların gözlerinde gördüğümüz ışığın değeri daha fazla. Köy meydanlarında yaz akşamları köy halkının coşkusuyla yapılan festivallerin tadı bambaşka. İster istemez şu soru geliyor hemen aklıma. Yerel yönetimler, sınırlarında yaşayan halkından bu kadar kopuk mu? Yoksa hizmeti sadece su, kanalizasyon olarak mı görüyorlar?

Eminim bir köy okulunda oyun oynarken yanımızda olsalar, oy hesabını akıllarına bile getirmeden, yüzleri bitimsiz gülen çocukları bağırlarına basarlar. Keşke yapsalar.

Geçtiğimiz hafta kayyum yönetiminden önce belediyenin tiyatromuza tahsis ettiği bir depoyu, yeni yönetimin boşaltmamızı istemesi haberi geldi. İkiletmedik boşalttık. Yazının başlığı da tam burada devreye girdi kafamda. Siyasi anlamda birçok hesaplaşmanızı sığdırdığınız Urla’ya tiyatronuzu sığdıramadınız hanımlar, beyler. Birçok kıymeti kendinden menkul zatları sığdırdınız da, tiyatronuzu sığdıramadınız. İçeriği meçhul, işleyişi sakat birçok festivali sığdırdınız da, bir tiyatronuzu sığdıramadınız. Listesi kabarık protokol masalarınızı sığdırdınız da, tiyatronun dekorlarını sığdıramadınız Urla’ya.

Uzatır giderim sığdıramadıklarınızı da, gerisini size bırakayım istedim. Her hutbenizde ağzınızdan düşürmediğiniz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünü hatırlatıp bitireyim yazımı da, belki sığdırdığınız tüm kötülüklere rağmen sığar Urla’ya.

“Tiyatro bir milletin kültür seviyesinin aynasıdır.”