Çiftçi borçlarının tamamı, bankalara, finans kuruluşlarına, piyasaya falan 255 milyar TL, tefecilere olan borçları gayrı resmi olduğu için eklemiyorum. Şimdi bu borçlarının üzerine artan maliyetleri ile birlikte masraf yapıp bahar ve yaz mevsiminin ürünlerini dikmek için hazırlanıyorlar. Dikecekleri ürünlerin fidelerine hatırı sayılır bir oranda zam geldi. Topraklarını işlemek için çalışacak olan traktörün deposu 2 bin TL gibi bir rakama anca dolduruluyor. Kaç depo harcanacağından bahsetmiyorum, bir depo bile olsa yeter zaten. Malum akaryakıt zamlarının etkisini tükettiğimiz her kalemin üzerinde hissettiğimiz gibi tarlada yapılan masrafların tamamı da ona bağlı olarak artıyor. Örneğin damlama hortumu, sulama malzemeleri, aparatları, sera naylonları bildiğin can yakıyor. Gübresi, çapası, bitki sağlığının korunması falan derken işin içine bir de sulaması eklenince elektrik faturalarını düşünemiyorum. Siz varın 100 metrekarelik evinize gelen elektrik faturalarından hesap edin dönümlerce tarlanın faturasını. Zaten önümüzdeki yaz habercilere bol malzeme çıkar mühürlenen elektrik saati, ödenemeyen faturalar yüzünden sulanamayan mahsullerin sahibi borç batağına batmış gariban çiftçi hikâyeleri televizyon ekranlarını ve gazete sayfalarını boy boy süsler.

Hal bu durumdayken bir de zaten zar zor üretilen bu ürünlerin ticaretinin yapıldığı mecralarda yaşanan aksaklıkların mal fiyatlarına etkisi de son zamanlarda alım gücü düşen vatandaşın canını acıttığı ve seçim zamanı yaklaştığı içinde insanların değerinin düşünülme katsayısının atması gerektiği bir dönem olmasından ötürü siyasilerin radarına girmektedir. Malum traktör ekim zamanı, eşek hasat zamanı, insanlarda seçim zamanında kıymetlenirlermiş.

Nedir bu fiyatların artmasına sebep olan etmenler?

Her şeyden önce belirtmemiz gereken husus ÜRETİM düşüklüğü, bunun da sebebi yukarıda işaret ettiğim konudur. Gerçekten çözüm isteyen idarecilerin mesai harcaması gereken ANA MEKÂN tarladır.

Sonrasında ARACILAR, lakin malumunuz aracılarında üzerine binen masrafların son bir yılda yüzde bilmem kaç arttığını tahmin edersiniz. Haliyle malı yerinden alıp, develere yükleyip getirmiyorlar. Hoş develere de yüklenip getirilse o hayvancağızların yediği yemlere de yüzde bilmem kaç zam geldi. Üstelik üretimde yaşanan sıkıntılar nedeni ile mal tedarikinde sorun yaşadıkları için sabit maliyetlerin az malın üzerine binmesi de fiyatları katlayan etmenler arasında. Bunun üzerine toptan satılan mekânlara yani hallere gelen malın perakende satan esnafın eline daha henüz geçmeden hal içindeki başka toptancıların eline geçip, üzerine bir kar daha eklenip sonrasında perakende satıcılarına geçmesi ( özellikle kıt olan malların) vatandaşın etiketlere saatlerce bakıp, boş Pazar arabaları ve bol kallavili sözlerle evlerine dönmesine sebebiyet vermektedir.

Bu bahsettiğim husus ise sebze meyve halleri ile yeterli arz talep derinliği bulunan diğer malların ticaretinin düzenlenmesi hakkındaki 5957 sayılı kanun ile sınırları belirlenmiştir. 5957 sayılı yasanın 6. Maddesi ve “serbest rekabet şartlarının korunması ve standardizasyonu” başlığının altında açıkça belirtilmiştir.

  • (1) Fiyatların, malların arz ve talebine bağlı olarak serbest rekabet şartlarına göre oluşması esastır.
  • (2) Meslek mensupları serbest rekabeti engellemek amacıyla kendi aralarında veya üreticilerle ticari anlaşmalar yapamaz.
  • (3) Bakanlık ve belediyeler serbest rekabetin ortadan kaldırılmasına, engellenmesine ve bozulmasına yönelik eylemleri engellemek için GEREKEN TEDBİRLERİ ALMAKLA GÖREVLİ VE YETKİLİDİR.

Altı maddeden oluşan bu kanun açıkça belirtir ki bu konularda önlem ve tedbir alması gereken kurum belediyeler ve bakanlık görevlileridir. Lakin aynı konu ile çıkan son zamanların şu meşhur yönetmeliklerinden birinde de sebze meyve ticareti ve toptancı halleri hakkındaki yönetmelik meslek mensuplarının birbirleri arasındaki ticareti 34. 35. 36. 37. madde de ele almış bu husustaki 5957 sayılı kanun bahsedilen maddeleri ile çelişkili duruma düşürmüştür.

Bilinmelidir ki, ÜRETİM denilen o her şeyden güçlü eylem gerçekleştirildiğinde piyasalardaki arz talep derinliği kendiliğinden oluşacak ve diğer problemler halledilmesi basit meseleler olacaktır. Üretim için girdileri indiremiyorsanız, üreticilere ciddi miktarlarda para lazım. Sorunun çözümü de basit “ne kadar ekmek, o kadar köfte” hacı, bilmem anlatabildim mi? (Bu arada beni konu ile ilgili kanunlar hakkında bilgilendirip yetiştiren Ziraat Yüksek Mühendisi Okay SERÇİNOĞLU’na teşekkürlerimi sunuyorum.) Saygı ve sevgilerimle.