“Sanat, insana yapılan yatırımdır. Bu yatırım, maddi bir kazanç biçiminde değil; insanımızın ve toplumumuzun düşünce ve ruh zenginliği biçiminde geri döner. Bizim görevimiz de bu süreci tetiklemektir. Bu anlamda İzmir Şehir Tiyatroları, bizim özgür yaratma alanımızdır ama aynı zamanda sizin tiyatronuzdur. Çünkü sizin vergilerinizden oluşan ödeneklerle sanat üretiyoruz. Yani bu tiyatronun üzerinde hakkınız var. Bu hakkınıza dayanarak; gelin, görün, izleyin, alkışlayın ya da eleştirin ama lütfen tiyatronuzdan kopmayın!”

İzmir Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten, 9 Mart’ta prömiyeri yapılan ve herkesin ayakta alkışladığı Mor Şalvar oyununun tanıtım broşüründe böyle seslenmiş İzmir seyircisine…

Oyunu değerlendirmeye haddim olmadığını düşünsem de Yücel Hoca’nın bahsettiği “Burası sizin tiyatronuz” sözüne vurgu yaparak ve oradan güç alarak bir şeyler yazmak istedim aslında…

Çünkü İz Gazete’yi yakından takip edenler çok iyi bilir ki biz de okurlara sık sık; “Bu gazete sizin gazeteniz, lütfen sahip çıkın… Doğrudan desteklemediğiniz hiçbir gazete tam anlamıyla özgür olamaz. Okuduğunuz gazeteden ‘Şu haberi neden yapmıyorsunuz’ diye hesap sorun, yalnız bu şekilde ülkemizin demokratikleşmesine katkı koyabiliriz” diye sesleniyoruz…

Yani demem o ki başka bir mecradan ama Yücel Hoca’nın durduğu noktadan bakıyoruz İzmir’e ve ülkemize… Aynı şeyleri hayal ediyoruz… Aynı değerleri savunuyoruz… Aynı yere ‘yatırım’ yapıyoruz… Aynı mücadeleyi veriyoruz…

‘Bize de artık güneş doğsun’ sözüyle özetlenen Mor Şalvar oyunu da işte bu bahsettiğim mücadelenin önemli parçalarından biri olacak; hiç şüphem yok…

***

Genç yazar Ferhat Lüleci’nin kaleme aldığı; yaşadıkları zorluklar sonrasında temizlik yapmak üzere gittikleri bankayı soyma fikri üzerinde birleşen dört işçi kadına tanıklık ettiğimiz oyunun hikâyesi aslında çok tanıdık olsa da konuların işlenişindeki özgünlük oyunu zirveye taşıyor…

Nefesimizi tutarak izlediğimiz duygu dolu anlar ile aniden hareketlenerek bir güldürüye dönüşen oyunu ayakta alkışlamamak hakikaten mümkün değil…

Biz gazetecilerin kupkuru yazdığı ve sosyal medyada tartışılmadığı sürece yalnız üçüncü sayfalara kısacık haber olan konular, sahne düzleminde o kadar güzel işlenmiş ki “İyi ki tiyatro var, daha çok tiyatro olmalı” diyorsunuz… Sanatın gücüne bir kez daha hayran kalıyorsunuz…

***

Mesela…

“Param olsa kocamı öyle bir boşarım ki… İki de koruma tutarım bana elini bile süremez” repliğini her gün tekrar eden kaç kadın vardır?

Kocasını çok seven ancak çocukları olamadığı için kayınvalidesi tarafından baskı görüp ‘töre gereği’ kocasının kardeşinden çocuk yapması istenen kaç kadın vardır?

Çocuk yaşta evlendirilen ve kendi ailesi tarafından ‘mutlu yuva’ öğütleriyle tecavüzcüsüne teslim edilen kaç kadın vardır?

Peki kocası tarafından başka erkeklere satılmak istenen kaç kadın vardır?

Ya da çalıştığı iş yerinde başarısız olması için aşağıya çekilmek istenen hatta kendisine kumpas kurulan kaç kadın vardır?

Bir sayıyla açıklanmasına gerek kalmayacak kadar acımasız olan bu sorunları, sınıf çatışması ve toplumsal cinsiyet eşitliği düzleminde izlettiren Mor Şalvar, üzerine onlarca kitap yazılabilecek bir oyun… Öyle ki kadınların kadın oldukları için yaşadıkları sorunlar yanı sıra eğitimsizlik, emek sömürüsü, ahlaki normlar üzerinden de ele alınan oyun aslında sistem eleştirisiyle hepimize sesleniyor…

Bankayı soymaya kalkışan kadınların “Bu kadarcık para çalmamız bankayı fakir etmez ki” repliği de son dönemlerde çok fazla dizi ve filmlere konu olan bir tartışmayı yine gündemimize getiriyor… O da; ‘suç ve suçlu nedir’ veya oyunun yönetmeni Ufuk Aşar’ın söylediği gibi, “Ne yapmazsak değil de ne yaparsak suçsuz-günahsız oluruz” tartışması…

Oyunda bir de medya eleştirisi var ki sormayın gitsin… O da oyunu izleyenlere sürpriz olsun…

Ezcümle… İzmir Şehir Tiyatroları, Azizname ve Tavşan Tavşanoğlu oyunlarının ardından muhteşem bir oyunla daha yoluna devam ediyor…

Yücel Hoca’nın dediği gibi İzmirlilere düşen görev ise bu tiyatroya sahip çıkmak, yalnız bırakmamak, salonları doldurmak… Çünkü bizi hem bu dayanışma ruhu hem de özgün ve özerk sanat kurtaracak… Eğer siyasette, medyada, yargıda ve yaşamlarımızı etkileyen diğer tüm alanlarda bir değişim yaşanacaksa bu sanatın iyileştirici gücüyle ve bunu talep edenlerle başlayacak…

Oyunda emeği geçen herkesi tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum… İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e ise seçim vaadi olan Şehir Tiyatroları’nı yerine getirip sahiplendiği için yurttaş olarak yürekten teşekkür ediyorum…