Yıllar akıp geçiyor. Zaman denilen acımasız değirmenin çarkları döndükçe, her geçen gün biraz daha eksiliyoruz. Geçtiğimiz hafta Eşrefpaşa Hastanesi’nde rutin sağlık kontrolünden geçerken aldım haberini. Ortak bir dostumuz aradı. “Mehmet Erdoğan’ı kaybettik…”

Üç kelimeden oluşan kısa bir cümle…

Ne diyeceğimi bilemedim.

Sevgili dostumla pandemi araya girdikten sonra sadece telefonla görüşür olmuştuk. Yakalandığı amansız hastalığı büyük bir tevekkül ile karşılamış, onunla sakin ama dirençli, umudunu yitirmeden kendi vakarına yakışır bir şekilde yüzleşmişti.

O hastalığa yakalandığı dönemlerde ben 9 Eylül Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapıyordum. Mehmet Erdoğan ile dostluğumuz ise çok daha eskilere dayanıyordu. O Altay’da yöneticilik ve başkanlık yaparken ben de İzmirspor’da yöneticilik yapıyordum. İzmir’de olduğu zamanlarda mutlaka bizim maçlarımıza da gelir, bazen de altyapı maçlarında, kimi zaman da spor salonlarında amatör branşların karşılaşmalarında yolumuz kesişirdi.

Dostumun hastalığını öğrendiğimde 9 Eylül gazetesinde bir yazı yazmıştım. Aradan 8 yıl geçmiş. Şimdi tanıdığım en büyük Altay sevdalılarından biri olan sevgili dostumun anısına o yazıyı bir kere daha paylaşıyorum.

Güle güle Büyük Altay’ın Büyük Sevdalısı…

Yolun ışıklı olsun dostum…




Adam gibi adam Mehmet Erdoğan

“Altay'ın neden 'Büyük' lakabıyla anıldığını sorsanız, herkes size bir hikâye anlatır. Kimi mazisindeki başarılarından bahseder, kimi İstanbul'a kafa tutmasından, kimi şundan kimi bundan...

Hepsinde de gerçeklik payı vardır elbette. Bir camiayı büyük yapan geçmişten günümüze süzülerek gelen değerler manzumesidir. Bana göre Altay'ı 'Büyük' yapan Mehmet Erdoğan gibi değerleridir. Klişe laftır belki ama tam da Mehmet Erdoğan gibileri için söylenmiştir, “Adam gibi adamdır” sözü...

Herkesin arkasına bakmadan kaçıp gittiği zor günlerde gözünü kırpmadan Altay'ının yanında olmuştur. Ama tribünde, ama yönetici, ama başkan olarak...

Çoğu zaman tek başına kalsa da şikâyet etmemiş, dedikodu yapmamış, Altay'a sahip çıkmıştır. En başarılı olduğu dönemlerde, Süper Lig'in eşiğindeyken bazı 'Büyük' Altaylılar tarafından nasıl çelmelendiğini, başkanlığı bırakması için kimlerden üstü kapalı tehdit telefonları aldığını, yönetimden düşürmek için açılan imza kampanyalarını, dost diye baktıklarından yediği kazıkları o unutsa bile biz unutmadık.

Altay'a zarar gelmesin diye pek çok olayın haberleşmesini, yazılmasını istemedi. Kan kustu, kızılcık şerbeti içtim dedi. Kendine yapılan haksızlıkları çok sevdiği kulübü uğruna sineye çekti, sitem bile etmedi.

Konu Altay olunca akan sular durur Mehmet Erdoğan için... Altay adına nerede bir organizasyon varsa Mehmet Erdoğan oradadır. Bazen U-13 futbol takımının maçı olur bu, bazen salonda basketbol karşılaşması. 'Benden sonra tufan' diyen bazılarının yaptığı gibi egosunu Altay sevgisinin üzerinde tutmadı hiçbir zaman. Başkanlığı bıraktıktan sonra da her türlü desteği vermeye devam etti.

Tanımaktan, dostu olmaktan onur duyduğum güzel insan... Her zamanki gibi dik duruşun ama uzlaşmacı tutumunla, bu kentin ve Büyük Altay'ın sana ihtiyacı var... Bizlerin de...

Bir an önce aramıza dönmeni bekliyoruz dostum, seni seviyoruz...”