Halkımızın gerçek gündemi; toplumsal çürümeyi tetikleyen ve tüm kötülüklerin kaynağı olan hayat pahallılığı, yoksulluk, işsizlik, beslenme, okula aç giden çocuklarımız ve barınma problemidir.

Huzuru, dayanışmayı, toplumsal barışı sağlamanın ve gelecek umudunu yeşerterek canlı tutmanın yolu; halkımızın günlük yaşamını, sofrasını doğrudan ilgilendiren yoksulluk, işsizlik, pahalılık, beslenme, okula aç giden çocuklarımız ve barınma problemini çözmekten geçer.

Bu bağlamda; iktidarıyla, muhalefetiyle siyasetin de gerçek gündemi; gelecek kuşakları önceleyip, kucaklayıcı ve kapsayıcı bir anlayışla ekonomik ve sosyal problemleri çözerek topluma umut aşılamak olmalıdır.

Unutmayalım ki; ekonomisi büyürken sofrası küçülen, ekmeği azalan, çocuğunu okula “aç” gönderen bir toplumun gelecek umudu olmaz.

Bu arada; Derin Yoksulluk Ağı’nın raporunda, “5 yaş altı çocuk ölümlerinin yarısı yetersiz beslenme kaynaklı. Yetersiz beslenme çocukların bağışıklık sistemini zayıflatarak, doğal enfeksiyonlar sebebiyle hayatlarını kaybetmelerine neden oluyor” deniliyor.

Öte yandan; yetersiz beslenen çocuklar, fiziksel ve ruhsal sorunlar yaşıyorlar.

Bu arada; Türkiye’yi sarsan çocuklara karşı “cinsel istismar”, şiddet, açlık ve yoksulluk; siyasetçilerin, hukukçuların, doktorların ve toplumun en öncelikli gündemi olmak gerekir.

Oysa; toplum kesimleri, “Çocuk istismarı” ve çocukların beslenme problemlerine karşı yeterli tepkiyi göstermiyor; bu yaşamsal konu kısa sürede gündemden düşüyor.

Yaşanan bu süreç; en önemli toplumsal problemimizdir.

Acıklı bir durum da; çocuklarımızı besleyemiyoruz, okula “aç” gönderiyoruz. Buna karşılık, 3.6 milyondan fazla çoğu Suriyeli göçmene, sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz.

HALKIN SOFRASI KÜÇÜLÜYOR

Ekonomi büyüyor, ancak halk büyümeden hak ettiği payı alamıyor, sofrası küçülüyor, ekmeği azalıyor, işsizlik artıyor, beslenme ve barınma krize dönüşüyor.

Gıda enflasyonu TUİK’in verilerine göre yüzde 125. Buna karşılık asgari ücrete yapılan zam oranı yüzde 54 ve ortalama ücrete dönüşen asgari ücret bir yıl süreyle 8 bin 506 TL. TUİK’in açıkladığı enflasyon oranı yüzde 84.

Bu arada; bilim insanlarından oluşan Enflasyon Araştırma Grubu ENAG’a göre; demokrasiyle enflasyon arasında ters orantı var; demokrasinin kalitesi artarsa enflasyon düşer, demokrasi zayıflarsa enflasyon yükselir. 

Bu bağlamda; TUİK ile Merkez Bankası’nın birlikte yürüttüğü Tüketici Eğitim Anketi’ne göre; Tüketici Güven Endeksi Aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 1.3 oranında azalarak yüzde 75.6 oldu.

Bu arada; çiftçi mazot, gübre, tohum alamıyor, maliyetleri karşılayamadığı için tarımı bırakıyor.

Öte yandan; halk barınma krizi yaşıyor, konuta erişim zorlaşıyor, kiralardaki artış ev sahibi-kiracı kavgasına ve giderek cinayete dönüşüyor.

Bir taraftan konut üretimi, diğer taraftan da konut sahipliği azalıyor. 

2010’da konut sahipliği oranı yüzde 59 iken 2022’de bu oran yüzde 55.5’e iniyor.

Ayrıca; konut satışları Kasım 2022’de geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14.8, yıllık bazda da yüzde 34.1 oranında azaldı. 

Ailelerin yüzde 40’ı kirada oturuyor.

Ayrıca; işsizlik artışı devam ediyor, TUİK’in Kasım ayı verilerine göre işsizlik oranı yüzde 10.2, gençlerdeki işsizlik oranı yüzde 20’nin üzerinde. Her 10 inşaat mühendisinden 3’ü işsiz. Kadınların istihdamdaki payı yüzde 36. 

Sonuç olarak: Ekonomisi büyürken sofrası küçülen, ekmeği azalan bir ülkede huzur olur mu, ne diyorsunuz?