İz Gazete olarak 19 Mart’tan bu yana evdeyiz. Evde kalmak çok da kişisel bir karara bağlı değil. Hala birçok arkadaşım patronunun zoruyla işe gitmeye mecbur bırakılıyor. Beyaz yakalısından mavi yakalısına kadar.

Sınıf işte yine devreye giriyor. Ezen ve ezilen. Yo eskimedi bu tabir. Niye eskisin? Ekmek arası ıspanak yiyen işçiler, bir dilim kaşar ve ekmekle doymasına razı gelinen doktorlar var.

Geçtiğimiz gün bir karikatür gördüm. Bir doktor sırtında dünyayı taşıyordu. Üniversitede yurtta kalırken doktor bir ev arkadaşım vardı. Deli gibi çalışır, uykusuz kalır ve her zaman çok yorgun olurdu. O zamanlarda eğitimlerinin ne kadar zorlu ve doktorların ne kadar zorlu bir hayata göğüs germeye hazır olduklarını anladım.

Şimdiyse sağlık çalışanları büyük bir riskle karşı karşıya kalarak insanları tedavi etmek için bir dilim ekmek ve kaşar peyniri ile bir akşamı geçirmesi bekleniyor. Kusura bakmayın akşam saat 9 olunca balkona çıkıp alkışlamıyorum. Maske, eldiven, koruyucu ekipman bile veremediğimiz bu insanları balkona çıkıp alkışlayınca onlara mı destek oluyoruz, kendi içimizi mi rahatlatıyoruz?

Böyle mi değer veriyoruz, biçiyoruz? Üzgünüm ama birçok şeyde olduğu gibi bu da bir yalan.

Türkiye’de yaşamak insanın öfkesini baki tutmaya neden oluyor. Neden oluyor mu demeliyim, sağlıyor mu demeliyim? Böyle bir sistemde öfkemin baki kalmasını yeğlerim ve sağlıyor demeyi tercih ederim.

Ekmek arası ıspanak öfkemi baki tutacak, o kaşarla ekmek öfkemi baki tutacak. Bölüm başı bilmem kaç para alan insanlarla evde kal çağrısı yapmak öfkemi baki tutacak. Öfke iyidir, kafa açar.

Fakat yerel yönetimlerin ne kadar önemli bir faktör olduğunu bir kez daha anladım bu süreçte. İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikası’ndaki aşçılık kursunda insanlar İzmir’in hastanelerinde çalışan sağlık çalışanlarına yemek yapıyor, ilçe belediyeleri ekipmanlar hazırlayıp hastanelere gönderiyor. Bize bu lazım, bu birlikteliğe ihtiyacımız var! Soyer, birkaç gün önce belediye çalışanlarıyla buluşup onlara moral verdi. Onlarla birlikte ihtiyacı olan insanlara yardım paketlerini kendi dağıttı. Ben bunu çok önemsiyorum. Soyer gittiğinde diğer yardımsever belediye başkanları gittiğinde, ben onları bunlarla anacağım. Ankara’da olanları da anacağım da başka türlü anacağım. Altın varaklı radyatöre 63.529 lira verenleri unutmayacağım.

Unutmamak neye yarar? Öfkemin baki kalmasına, beni diri tutmasına yarar.

Salgınla birlikte güçlü olanın ayakta kalabildiğini görüyoruz. Çin mesela. İnsanlar anında hastaneler yaptı, karantina bölgeleri yaptı. Macron çıkıp, hiçbir firma batmayacak dedi. Almanya olaya öyle bir daldı ki, İtalyan hastaları hastanelerine kabul etti. Yurttaşlara maddi yardım yapıldı.

Bize de, kendi çapınızda önlemlerinizi alın dendi. Çapımız ne peki? Çapımız ne olsundu, ekmek arası ıspanak.

Ekmek arası ıspanağa çok taktım evet. Çünkü bu salgın günlerinde Türkiye’nin özetidir Romalılar. Reva görülen, bu işin sınıfsal olduğunu vurgulayan en önemli detaydır.