Gelecek dünya tarımında, hanemize giren ürünlerin geleneksel yöntemlerden daha farklı bir şekilde üretilip sofralarımızda tüketilecek olması oldukça muhtemel bir gerçek olarak apaçık önümüzde durmaktadır. Bu şekil üretim sistemlerinin gittikçe artan dünya nüfusunun beslenebilmesi için bir gereklilik değil de adeta bir zorunluluk olarak sunulması da mevcut üretim modellerinin iflas ederek gıda güvenliği ve sürekliliğinin sağlanması adı altında inovatif üretim tekniklerini önümüze koyuyor.

Geçmişten bugüne, bugünden de yarına gittikçe artan insan nüfusu ile birlikte ters orantılı olarak doğal kaynakların tükeniliyor olması tüm dünyada tarım, bioteknoloji ve nanoteknoloji bilimlerinde meydana gelen gelişmeler; milyarlarca insan, vahşi kentleşmenin lüks ihtiyaçlarını karşılama neticesi olarak küresel ısınmanın yaratmış olduğu ciddi ekolojik problemler yüzünden meydana gelecek açlık sorunlarının çözümü için bir umut olarak görülmektedir.

Yani gelecekte;

İnsan, hayvan ve tüm canlıların tüketebilmesi için işlevsel ürünler geliştirilecek.

Yeni paketleme ürünleri geliştirilerek raf ömürleri uzatılacak.

Protein, karbonhidrat ve yağ kaynaklı nanoparçacıklı gıda ürünleri ile içerik, tekstür ve aroma anlamında istenilen özellik tüketilecek olan gıdaya yapay bir şekilde kazandırılacak.

Molekül sentezi sayesinde, gıdalar mevcut işlenmiş ürünlere kıyasla doğal gıdalara çok daha yakın olacak.

Hiçbir hayvanın öldürülmesine gerek kalmadan ET, hiçbir doğal alan ve kaynağın yok olmasına gerek kalmadan SEBZE sağlanabilecek.

Gıdalar pişirme ya da servisten hemen önce taze olarak sentezlenebilecek; böylece buzdolabına ihtiyaç kalmadan hazır hale gelebilecek.

Nanoteknolojiler; hastalıkların moleküler tedavisi, hızlı hastalık teşhisi, bitkilerin besinleri hızlı soğurma yeteneğinin arttırılması gibi yaklaşımlarla tarım ve gıda endüstrisinde de devrim yaratacak.

Akıllı biyosensörler ve kontrollü salım sistemleri tarım endüstrisinin virüslerle ve diğer patojenler ile mücadelesine daha aktif destek verecektir.

İronik olan mevzu; el birliği ile sahip olduğumuz bu cennet gezegeni mahvettikten sonra, yetiştirdiğimiz üstün zekâlı insanlar ile bu ya da başka bir gezegende yaşamaya devam edebileceğiz.

Üzücü olan mevzu ise; temiz su ve gıdaya sahip olabilmek için yaşanacak olan savaşların neticesinde milyonlarca insanın hayatlarını yitirmesi olacaktır.

Dünya adeta kurgulanan bir senaryo gibi hızlı bir şekilde bitime doğru sayfa çevirirken, bizler bu senaryoya replik taşıyan figüranlar olarak bir şeylerin en iyisi olabilmek adına ödüller bekliyoruz. Yanı başımızda tasarlanarak linç edilen doğal kaynakları korumak için tepkisel hiçbir eylem yapmadığımız gibi bir de çarşıda pazarda domatesi biberi sorguluyoruz ‘eski kokusu ve tadında değil.’ diye.

Çocuklarımızın daha hakça nefes alabilmesi için seçtiğimiz liderlere de bir soralım artık,  ‘sahi, size emanet ettiğimiz DÜNYA ne alemde?’ diye. Zira dünyanın bu hale gelmesi uygulanan yanlış politikaların sonucu olduğu için de hesap sormaya hakkımız olduğunu düşünüyorum.

İlk soru benden gelsin mesela; İzmir Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığına; Tarımsal Meslek Gruplarının dışından bir atama yapılması, tam da ‘Başka Bir Tarım Mümkün’ felsefesinin altı ayaküstünde yükseldiğini müjdelemenin ve bizleri umutlandırmanın ertesinde hangi tarımsal stratejiyi programlamaktadır? Diploma süs, liyakat laf değildir. Sevgi ve saygılarımla.