AKP iktidarının muhalefete dönük en kadim eleştirilerinden birisi “bunlar üç koyunu güdemez” söylemi idi. Pandeminin başlangıcında “üç maskeyi dağıtamamış” bir iktidar için epey iddialı bir söylem olduğundan ve etkisi giderek azaldığından olsa gerek, bu söylem terk edildi. Yerine özellikle toplumsal sonuçları çok ağır olan iktidar politikalarını tartışılamaz hale getirmek için, bu politikaların siyaset üstü/dışı olduğunu iddia eden bir söylem geliştirildi. “Resmi muhalefet”in de üstün katkılarıyla, dış politika başta olmak üzere güvenlik, pandemi, deprem, sel ve yangın gibi toplumun tamamını etkileyen konular “siyaset üstü“ denilerek tartışma alanının dışına çıkarılır oldu. Hal böyle olunca, en son yangın örneğinde görüldüğü üzere,  hangi politikanın doğru hangi politikanın yanlış olduğu tartışılamaz hale geldi. En temel vatandaşlık hakkı olan “Vergilerim nerede?” sorusu dahi adeta vatan hainliğiyle eş tutulmaya başlandı. Bu tablodan toplumun payına düşen, her biri önlenebilir ya da farklı bir açıdan ele alınabilecek durumları/politikaları, bir kadermiş gibi kabullenmek ve bir sonraki felaketi beklemek oldu. Üstelik yapılan siyasi tercihlerin sonuçlarını yaşadığımızı görmezden gelen birtakım muhalefet unsurları da, yine iktidarın arkasına sıralanarak “yangında siyaset yapılmaz” korosuna dâhil oldular maalesef. Tam da bu noktada; ‘Siyaset nedir?’, ‘Neden yapılır?’ sorularını sormanın önemini bir kez daha hatırlamak ve yanıt vermek gerekiyor. THK uçaklarının bakımları neden yapılmadı? Bakımlarının yapılmamasından kim zarar gördü, kim faydalandı? Siyasetçilerin özel jet filosu mu bir ülkenin itibarını artırır yoksa yangın söndürme uçağı filosu mu?.. Bu sorulara verilen cevaplar ve yapılan tercihler tam da siyasetin kendisidir. İktidarın “siyaset üstü”, “devlet politikası” diyerek, tartışma alanını kapatmaya çalıştığı tüm politikalar, (Karadeniz’de yapılan HES’ler, Kanal İstanbul, Suriye’ye yapılan sınır ötesi operasyonlar, dış politikadaki Neo Osmanlıcı yaklaşımlar, pandemi politikaları vb ) siyasetin alanıdır ve doğrusuyla yanlışıyla tartışılamaz değildir. Dahası sınıflı toplumlarda özel alan da dâhil (bkz. İstanbul sözleşmesi) hiçbir şey “siyaset üstü” ya da “siyaset dışı” değildir. Ülkeyi yönetme sorumluluğunda olan iktidarın bütün politikaları tartışılabilir, eleştirilebilir, farklı bir politika önerilebilir. Başlıktaki sorunun cevabına gelirsek evet siyaset tam da yangın zamanı yapılmalıdır ki yeniden yeniden bu yangınlar olmasın. Bu yüzden Millet ittifakı adı altında bir araya gelen “resmi muhalefet”in bir an önce iktidarın bu oyununa gelmeyi bırakması gerekir. Bu noktada TİP milletvekillerinin bir an önce Meclisin toplanıp yangının söndürülememesi noktasında sorumlulardan hesap sorulması çağrısı desteklenmelidir. Bu toplumsallaştırılması gereken bir çağrıdır. Siyaset yapma alanı genişletilmeli ve toplum siyaseten alternatifsiz bırakılmamalıdır.

*Siyaset üstü/dışı söylemi iktidar politikalarını milli güvenlik/beka kabuğuyla sarıyor. Bu politikaları tartışan toplum kesimlerine karşı sokakta ırkçı/faşist milis örgütlenmelerine yol açıyor. Bu faşist milis yapıların son olarak yangın bölgelerinde yolları kesip kimlik kontrolü yaptığına tanık olduk. Resmi muhalefetin bir kesimi tarafından da sırtı sıvazlanan bu yapılar yakın gelecekte çok büyük sorunlar yaratma potansiyeline sahipler.