Gönül ister ki sizlere, bozkırlardan deniz manzaralı yollara uzanacak yaz günlerini anımsatan, bir merhaba yazısı yazayım.

Ancak sevgili okur ne benim ne de ülkemizin gündemi ve ekonomik durumu, güzel güneşli günlere pek müsait değil.

Üzerimize çöken ne yazık ki ‘Dondurma Şemsiyesi’nin kendine faydası olmayan gölgesi değil, baskıların, zorbalığın gölgesi. Hal böyle olunca bana da güneşli günlerden merhaba demek nasip olmuyor

Kaldı ki denizlerimiz ranttan sonra asbestli gemilere teslim edilmiş durum da.

Mevcut dertler yetmez gibi, hepinizin haberdar olduğunu umduğum ‘Asbestli geminin Aliağa’ya getirilme” vakası ne yazık ki yazımızı kışa çevirdi.  Hali hazırda bölgede zaten yıllardır işçilerin, bölge halkının sağlığı ve çevre hiçe sayılırken şimdi bir de nükleer deneylerde kullanılmış ve üzerinde kalıntılar olduğu raporlanmış bir gemi karasularımıza doğru yola çıkmış bulunuyor. 

O yüzden size İzmir’den güneşli bir gün demeye biraz utanıyorum.

***

Bir kısmımızın başkaca dertleri olduğunun da farkındayım. 'Sınav bitsin günübirlik de olsa denize giderim' diye düşünenlerimiz de ‘soruların çalınması’ ile yaz sonuna kadar yeniden sınav gerginliği yaşayacağını biliyorum.

Haliyle ben güneşli güzel bir gün desem ne olur. İktidar güneşimizi çoktan kapattı.

***

Normal şartlarda çoğumuzun yapmak istemeyeceği ama vahşi yaşam koşulları altında, “Maaşlar düşük ama en azından iş güvencesi var” diyerek girdiği KPSS yine bize devlet mekanizmasının, neresinden tutsak elimizde kaldığını gösterdi. 

Gördük ki kendilerine bir gelecek yaratmaya çalışan milyonlarca insanın belki ceplerindeki son parayı vererek başvuru yaptığı, aylarca test kitaplarından, konu anlatımlı videolardan kafasını kaldırmadan hazırlandığı sınava, devlet vatandaş kadar hazırlanmamış. Sorular ne hikmetse iktidara yakınlığı ile bilinen bir yayınevinin test kitaplarında daha önce yayımlanmış. 

Hiçbirimizin yetkililerin, “aksaklık ve eksiklik” olarak tanımladığı bu skandala şaşırdığını sanmıyorum. 

Birçoğumuz o sınavlarda alabildiğine yüksek puan alsak da atanamayacağımızı biliyoruz. Devlet kurumlarında liyakatin olmadığını, adrese teslim kadrolar açıldığını, ezkaza mülakata çağırılanların çok büyük kısmının güvenlik soruşturmalarında eleneceğini biliyoruz.

Bu zorlu parkurda bir şekilde “başarılı” olup atananların ise aslında “iş güvencesi” sandıkları şeyin bir KHK’ya baktığını biliyoruz.

Enflasyon yüzde 78,62 (TÜİK Haziran verileri) olarak belirlenirken yüzde 42.35 zam alacağımızı, tek işle asla geçinemeyeceğimiz biliyoruz.  

Baskının, zorbalığın, adaletsizliğin bitmeği ve bu üzerimize çöken gölgenin dağılmadığı bir memlekette, istediğimiz sınavda “Başarılı ya da başarısız” olalım, MUTSUZ olacağımızı biliyoruz. 

***

Ama ne sınavların ne de sınavları yaratanların bizden yana olmadığını bile bile umut ediyoruz, “bir ihtimal” diyor, giriyoruz bu parkura.

Yine öyle yapalım, umudu dürtelim umutsuzluğu yatıştıralım* 

Çünkü bu gölgeyi dağıtacak olan yine biziz. Geleceğimizin sınavlara bağlı olmadığı, hayatımızın kimsenin insafına kalmadığı, o güneşli güzel günleri hep birlikte var edeceğiz.

MERHABA

(*Edip Cansever'in Mendilimde Kan Sesleri şiirinden alıntıdır.)