Tarih bize göstermiştir ki; ezilme, haksızlık, zulüm, sömürü karşısında ancak ve ancak örgütlü bir güç olarak durulur. Bireysel kurtuluş çabaları ya hiç işe yaramaz ya da -uzun sürmeyen- bir yanılsamanın içinde oyalar bizi.

Yine tarih, sermayeye ve hamisi kapitalist devlete karşı işçi sınıfının, ezen ulus devletine direnen halkların, yok edilmeye çalışılan kimliklerin direnişlerini anlatır bize. Mücadele başlı başına değerli iken, zaferler de azımsanmayacak düzeydedir. Mücadelenin zaferle sonuçlanmasında en büyük pay, güçlü ve direngen bir örgütlülüktür.

Kadınlar ise, tüm ezilenlerin ezilenidir. Hangi kesimden olursa olsun kadın, hem kocası, hem patronu, hem devleti hem de –maalesef- mücadele ettiği karma örgüt üyelerinden bile şiddet görür. Emeği, bedeni, kimliği tahakküm altına alınmaya çalışılır. Öldürülür bile.

En eski ezilen olan kadınların örgütlü mücadelelerinin tarihi o kadar eski değil maalesef. Fakat an itibariyle şunu söyleyebiliriz ki, dünyanın her ülkesinde erkek egemen kapitalist düzene direnen ve dayanışma ağları kuran kadınlar, kadın örgütleri var. Ülkemiz de bu konuda iyi durumda. 12 Eylül sonrası feminist hareketin yükselişi ile birlikte kadınlar; bilinç yükseltme grupları, sokak eylemleri, politik tartışmalar, çeviri faaliyetlerine girişmişler. Platformlar, dernekler vs. şeklinde örgütlenmelere gitmişler. Gazeteler, dergiler yayımlanmış. Ki tüm bunlar mücadele yöntem ve araçları olarak varlığını devam ettiriyor.

Tüm muhalif hareketler gibi kadın hareketi de ülke ve dünya gündemi, koşullarına göre yükselişe geçebiliyor ya da hız kesebiliyor. Ama kadınlar, direnmekten asla vazgeçmiyorlar. Vazgeçmeyen, güçlenmek ve erkek egemen kapitalist düzeni mümkünse yıkmak, yıkana kadar da ciddi hasarlar vermekte kararlı, tüm baskı ve yok saymalara inat ‘Buradayım(z)!’ demekte ısrarlı kadınların kurduğu bir kadın örgütünden bahsedeceğim sizlere; MOR DAYANIŞMA!

Kendileriyle ‘Tabulara yıkarak yasakları hiçe sayarak’ çıkardıkları dergileri Feminerva ile tanıştım. Bir kadın isyanı olarak da değerlendirdikleri Gezi Direnişi sırasında(2013) atılmış tohumları örgütlülüğün. Kadınların, yaşadıkları ayrımcılık, şiddet, katliamlar, kadın düşmanı politikalar karşısında duydukları öfkenin sokağa yansıdığını gördüklerini ve bu öfkenin örgütlü bir mücadele hattına evirilmesi gerektiğinden hareketle ilk olarak Antakya’ da işe koyulduklarını söylüyorlar. Antakya’nın köylerinde başlayan, il ve ilçeye yayılan çalışmaları Mor Dayanışma Derneği’nin kurulması ile devam etmiş. Mor Dayanışma, bundan sonra Adana, İstanbul, İzmir, Yalova, Diyarbakır, Ankara ve Mersin’in mahallelerinde örgütlenme çalışmalarına devam ediyor.

Farklı ideolojilerden, farklı kimliklerden, farklı cinsel yönelimlerden her kadına ulaşmaya çalışıyorlar. Taciz, tecavüz, kadın cinayetlerine, kadına yönelik her türlü erkek-devlet şiddetine son vermeyi, kadın dayanışmasını güçlendirmeyi hedefleyen bir örgüt Mor Dayanışma. Amaçlarına ulaşmak için mahalle mahalle geziyorlar. Kadınlarla buluşuyorlar. Üstten, öğreten, dikte eden bir dil kullanmıyorlar. O mahalledeki Mor Dayanışma’lı kadınlar karar veriyor her şeye. Koro çalışması da yapıyorlar, tiyatro da oynuyorlar, sokak eylemi de düzenliyorlar, bilinç yükseltme toplantıları da yapıyorlar…

Siyasi iktidarın kadın düşmanı politikalarını her fırsatta teşhir ettikleri için hedef tahtasına konuldular tabii. 2019 Kasım’ında Antakya Mor Dayanışma Derneği mühürlendi. 51 bin tl para cezası kesildi. Diğer kadın örgütlerinin de desteği ile kitlesel basın açıklamaları yapıldı. Kadınlar bir kez daha susmayacaklarını haykırdılar.

İlk olarak 2016 da 35 kadınla yaptıkları yaz kampını 2019 da 400 kadınla gerçekleştirdiler. Bu günlerde 8-9 Şubat’ta İstanbul’da yapacakları, tüm kadınlara açık, 10 başlığın tartışılacağı, kadın dayanışmasını ve direnişini güçlendirmeyi hedefledikleri konferansa çağrı yapıyorlar. Bir kişi daha eksilmemek için, isyanı büyütmek için bu davet!