Yatırımcının para kazanma hırsı ve cehaleti işçiyi öldürür. Kimini iş kazasında kaybederiz, kimini bozulan zehir olmuş yemek sonrasında… Oysa bilinmesi gereken ilk kural; işçi varsa üretim vardır. İşçi ne kadar deneyimli ise ürün de o kadar kalitelidir ve tüketici arasında kaliteli ürün arayan çoktur.

Bilinmesi gereken bir diğer kural da satılamayan mal gün gelir satılır, yitirilen can ise bir daha geri gelmez.

Yatırımcının, patronun şunu iyi bilmesi gerek; çalıştırdığımız işçi anne, babasının, çocuğunu bize emanet ettiği bir aile üyesidir. Onu aldığımız gibi evine teslim etmek bizim görevimizdir.

İşyerleri tehlike yönüyle sınıflandırılır, bir kısmı çok tehlikeli, bir kısmı daha az, bir kısmı tehlikesizdir. Ancak hepsinde iş güvenliği yönünden alınması gereken birçok önlem vardır.

Uzun yıllar birinci derecede, yani tehlikeli iş alanında, ağır inşaat diye nitelediğimiz büyük inşaat projelerinde yöneticilik yaptım. Liman, mendirek, fabrika, çelik imalat montajları gibi sadece ağır iş makinalarıyla yapılabilecek inşaatlarda çalıştım, binlerce işçi çalıştırdım. Gerçeği şu ki, yurtdışı inşaatlarda iş güvenliği çok önemlidir, her yıl bir denetim geçirirsiniz, başarırsanız işyerinize, şantiyenize sertifika alırsınız.

İşçimiz birçok sağlık kontrolünden geçer ve sağlam gelir, hata yapmaması için her sabah işe çıkmadan 10 dakika yapılacak iş konusunda uyarılır. Ertesi gün yine aynı işi yapacak olsa bile yine aynı şekilde uyarılır. İş yerinde kaza yapmamasına özen ve dikkat gösteririz. Zira onlar bize emanettir. İş bitiminde evine giderken de yine sağlıklı olmalıdır.

Bu konuda yüz milyonlarca dolarlık iş yönetmeme karşın can kaybı vermeden işleri bitirmiş olmak en büyük mutluluğumdur. Kuşkusuz bunda işverenlerin de yaklaşımı önemlidir, çünkü güvenlik için az da olsa harcama yapmak gerekir, en önemlisi de işyerinde eğitimdir.

İş güvenliği kişisel koruyucu donanımları yani tulum, eldiven, maske, kulaklık gibi koruma amaçlı ürünleri kapsar. Ayrıca iş güvenliğinde tehlikeli bir iş yaparken kazaya yol açmayacak ortamı ve uygulanacak işlem sırasını da bilmeniz gerekir. Örneğin, patlayıcı malzemelerin yanında ateş yakılmaz, ısı çıkaracak işlemler özel koruma örtüleri altında yapılır.

Paragöz patronlarsa bunlara itibar etmez, işçi zaten gendi güvenliğini düşünür der, işin içinden çıkar. Oysa işçi öngörebildiği kadar kendini korur. Bir işi bitirmek için kendini tehlikeye attığı zaman patronunun gözüne girebileceğini ve o işyerinde daha uzun süre kalacağını düşünen işçi sayısı oranı çok fazladır. Bu düşünceye hak vermemek elde değil. Bazen de kendini o tehlikeye atmazsa işinden olabileceğini düşünenler vardır.

İşçilerime, ustalarıma, formenlerime, mühendislerime hep şunu söyledim: bitirilmemiş iş yoktur. Önemli olan işi birlikte bitirmemizdir. Onun için sizler bana lazımsınız. İçinizde tereddüt var ise, o işi yapmazsanız size kızmam. İşinizde güvenliği ön planda tutun.

Böylece bütün işlerimizi hızla ve tastamam bitirdik.

Aksi durumda ne olurdu? Soma’daki gibi kömür madeninde yüzlerce can kaybı. Sakarya’da havai fişek fabrikası patlamasında kaybedilen 6 can. 

Bu katliam veya cinayetlerde Valiler sanki işçiden değil patrondan yana… Sakarya’da vali fabrikada denetim eksikliği yok diyor. Oysa daha önce orada çalışan iş güvenliği uzmanı “uyarılarımız dikkate alınmadı, yazıya dökülmedi, ben de denetim yapan şirketin elemanıydım” diyor. Çok acı bir tablo; yasa var, uygulayıcı bir özel şirket, ancak patronla yakın olduğu için iş güvenliği denetimini yapıyor gözüküyor, oysa yapmıyor. Denetimci de maaşı alabilmek için işçilerin iş yaşamında tehlikeye arkasını dönüyor.

Bir de Müsiad Sakarya şube başkanı var fabrikanın ortaklarından. Valinin davranışını açıklıyor. Ayrıca başsağlığına gelen Müsiad genel başkanı ve diğer şube başkanları patrona dayanışma yemeği veriyor. Sanki ölen patronun oğlu, öldüren de işçiler...

Bu ortamda para hırsı uğruna işçileri öldürenlerden hukuk önünde nasıl hesap sorulacak ki?