Terörden söz edilecekse, ekolojik terörden söz edilmelidir öncelikle. Ülkemiz ekolojik terörün saldırısı altındadır. Bu çok açık seçik gerçektir. İşte Gaziemir' deki nükleer atık gömü alanı buna bir örnektir. Nereden geldiği ve kimlerin hangi yollardan ve siyasal desteklerle getirdiğini halkın bilemediği Eu 152 ve Eu 154 atıklarının İzmirlilere verdiği zararın ölçüsü de bilinememektedir. 

Oysa devletin bunları bilmesi gerekir. Bu konularda görevli, yetkili ve sorumlu olan istihbarat örgütleri, Bakanlıklar, yerel yöneticiler ne yapıyorlar? Vatandaşın "ayakkabı numarasını bilmek" marifet değil ki; nükleer atıkların kaynak ülkesi neresidir? Hangi siyasinin makam gücü ve desteğiyle ülkemize nereden ve nasıl sokulmuştur bu nükleer enerji santrali atığı?

Bunu biliyorlar. Biliyorlar da yedi yıl boyunca varlığını saklıyorlar; Çevre Bakanlığı, İzmir Valiliği ve İzmir Çevre İl Müdürlüğü... 

Ülkemiz ekolojik emperyal güçlerin dökü, gömü ve çöplük alanı durumuna getirilmiştir. Örnek mi? İngiltere' nin naylon çöplerini ithal ediyoruz. Sermaye para kazanırken biz yaşam alanlarımızı, en verimli ovalarımızı kaybediyoruz. Çukurova' mız naylona boğulmuş durumda. Altın madenciliğinin milyonlarca ve milyonlarca ton ağır metalleri ve diğer tehlikeli atıkları ülkemizde dağlar oluştururken, ekolojik emperyal şirketlerin kârları bu tehlikeli atık dağlarından da büyük oluyor. 

Türkiye yaşam alanları ve tüm yaşamı yok edilirken halkları da yoksullaştırılıyorlar. Ülkemizde zenginleşenler sadece bir avuç işbirlikçi sermayedarlarla bunların siyasal iktidarının egemenleridir.

Bu teröre karşı çıkanlar ya öldürülüyorlar ya da çeşitli suçlamalar sonucu cezalandırılıyorlar. Ama Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda gibi dik duran, bu teröre ve ekolojik sömürüye karşı çıkıyorsanız, İçişleri Bakanlığı müfettişleri aracılığıyla incelemeler başlatıp, soluğu mahkemelerde almanız sağlanıyor.

Peki vaz mı geçeceğiz? Ülkemizin ekolojik emperyal güçlerin atık havuzu, gömü alanı ve çöplüğü olmasına katlanabilir miyiz?

Bunlara katlanamayanlar, hukuk içinde her türlü mücadeleyi vermektedirler. Hukukun geçerliğinin olmadığı ülkede ekolojik teröre, sömürüye karşı mücadele etmek zordur ama gelecek nesiller için mutlaka gereklidir. Çünkü çocuklarımız ve torunlarımız bizim bugünkü mücadelemizle kuracağımız yaşamın sürdürülebildiği yaşam alanlarında yaşayacaklardır.