Yazık ki, yirmi birinci yüzyıl Türkiye’sinde emekçiler cehennemde köle olduklarını düşünüyorlar! Haksız olduklarını söylemek olası değil. Asgari ücret, iş cinayet ve kazaları, hayat pahalılığı gibi konular incelendiğinde bu cehennemim yakıcılığı ve büyüklüğü açık seçik görülebilmektedir.

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri’nin, İBB’den temin ettiği araç ile Aliağa’daki gemi söküm işçilerinin basın açıklamasına gittim.

Gemi söküm işçilerinin ne kadar da masum istekleri vardı. İnsan onuruna yakışır şekilde yaşamak istiyorlardı. Çocuklarına insanca bir yaşam için mücadele ediyorlardı. İş koşullarının da insanca olmasını talep ediyorlardı. Her cümlelerinde “insanca” sözcüğü vardı. Çünkü cehennemde köle olarak çalıştırıldıklarını biliyorlardı. “Gemi söküm cehennem, işçiler köle olarak kalmayacak!” yazılı pankartları bu gerçeği haykırıyordu. Evet, gemi söküm tesisleri birer cehennemdir! Çalışan emekçileri de birer köledirler! Acı ve nesnel gerçek budur.

Gemi söküm neden cehennemdir? Yaşanmış iş cinayetleri ve kazalara bir bakın anlarsınız. Zamanın Çevre Bakanı’nın Aliağa’yı gezdiği saatlerde gemi sökümde serbest gaz patlaması olmuş ve yedi işçi parçalanarak öldürülmüştür! Öldürülmüştür, çünkü bu sökülen gemi için gaz free (serbest gazlar) raporu yurt dışından alınmış ve geminin güvenli sökülebileceği rapor edilmiştir! Sonuç, yedi parçalanmış işçimizin cesetleri olmuştur.

Gemi söküm alanı, sahte belgelerle, yalan beyanlarla gemilerin söküldüğü, her türlü kaçakçılığın yapıldığı bir alandır. Bunu Sahil Güvenlik Komutanlığı helikopterinde, alan üzerinde denetim uçuşu yaparken aralarında konuşan askeri mürettebatın konuşmalarından da öğrendik. İBB Meclis salonunda Yerel Günden 21 toplantısında video görüntüleriyle sundular. Gemi söküm patronlarında çıt yok! “Kaçakçılık merkezi” suçlamasına sessizler...

Çimento karaborsası yaşanan yıllarda, görevim gereği yaptığım çalışmada, Mısır’dan Yunanistan’a çimento götüren dökme yük gemisinden çimento numuneleri aldımdı. Elbette Türk standartlarına aykırıydı. Tuhaf olan(?) Yunanistan’a giden hurda geminin rotasından çıkarak Aliağa’da karaya oturmasıydı. İçindeki çimento denize dökülecek değildi ya... Gemi de hemen söküme!

KOM Ciddi çalışmalar yapar. Aliağa’da da sökülecek gemilerden ne kadar çok kaçak mazot yakalamışlardır... Örnekler çoğaltılabilir. Ama en çarpıcı iddiayı bir Mafya Babası dile getirmiştir: “Eroin Türkiye’ye sökülecek gemilere zulalanarak Aliağa’dan sokulmaktadır...”

Gemi söküm alanı, sökülecek gemilerle ülkemize tehlikeli atıkların girdiği bir yerdir! Bunları inceleyecek uzmanlar yoktur! Gemi sökümcü patronların kurdukları kendi dernekleri denetimleri yapmaktadır. Yoğurtçudan ekşi demesini bekliyoruz!

Güçlü hem de çok güçlü siyasi destekleri olmadan bu işler yapılamaz.

Ne iş cinayetleri ve kazaları araştırılır ve sonuçlandırılır ne de kaçakçılık iddiaları...

Yani Aliağa’daki gemi söküm patronları sadece sökümden değil başka işlerden de çok büyük paralar kazanmaktadırlar. Sadece ve sadece gemi söküm işinin yıllık ekonomik büyüklüğünün 200 milyon dolar olduğu söyleniyor. Ya emekçilerin ücretleri? İnsanlık onuruna yakışmayan, insanca yaşama yetmeyen ücretler... Koruyucu malzeme yok, yıllık izin de yağmurlu havalarda iş de... Kâr, kâr, kâr! Hep patronların çıkarına ve salt patronlar için gemi sökümü...

Ya işçiler, emekçiler ve aileleri?

Onlar haykırıyorlar: Direne direne kazanacağız! Birleşe birleşe kazanacağız!

Geri adım atmamakta kararlılar. Ne kadar masum istekler ve ne kadar saygı duyulacak bir direniş. Emek hem kendi özgürlüğü hem de doğanın yaşaması için mücadele ediyor.

Direnen Migros depo işçileri gibi onlar da kazanacaklar elbette! Direnenler kazanıyor biliyoruz ve yanlarındayız!