Yangında İzmir’in 2 milyon 600 bin metrekarelik yerleşim parçası ve üzerindeki 20-25 bin civarındaki yapı yok olmuştu. Bu alan, Yahudi ve Türk mahalleri dışında kalan şehrin dörtte üçlük bir bölümüydü. 1. ve 2. Kordon büyük tahribata uğramış, Eski İzmir’den geriye sadece şehrin kenarları ve ortada tamamen yanmış koca bir delik kalmıştı.

Savaş sonrası İzmir’ine bakıldığında boş, terkedilmiş ve yanmış bir kent vardı geriye. Sokaklar ortadan kaybolmuş, şehrin Hacı Frango, Hay, Fasulya gibi mahalleleri, Frenk Sokağı, Güller sokağı gibi batı ile aşık atan alışveriş caddeleri, İzmir Tiyatrosu, Kramer Palas, Sporting Kulup, Haylayf, Bon Marşe, Kafe Aman gibi muazzam sivil mimari yapıları yok olmuştu.

Yeni bir şehir, yeni bir sosyete lazımdı. 1925 yılında, Rene ve Raymond Danger kardeşler şehri baştan yaratmak için tutulurlar. Yeşil alanları, düzenli sokakları, bahçe içinde iki katlı evleriyle, geniş ve ağaçlı bulvarları ile İzmir merkezi rahat bir Akdeniz şehri olarak dizayn edilir ama 29 buhranı buna izin vermez.

1935 yılında Corbusier şehre davet edilir ama 1948 yılında anca gelebilir. Corbusier aşağıdan veya yukardan söylenmeye gerek olmayacak derecede bir faşisttir. Herhangi bir çıkar elde edilmeyen geçmiş ona göre yok edilmeli, şehir arabalar için dizayn edilmeli ve binalar büyük beton kütleler halinde ucuz ve çok yapılmalıdır. Corbusier için İzmir gibi liman ve sanayi şehirlerinde ucuz iş gücünün yaşayacağı ancak boya ile renklendirilebilen birimler önemlidir. Tüm şehir bir yerden bir yere hızlıca varabilmeli, yatmak için evlerine girmelidir.

Corbusier’in planı işleme konmaz ama Türk planlamacılar ve mimarlar ondan çok etkilenirler. Özellikle Konak Meydanı onun vizyonu ile dizayn edilecektir. Önce Orhan Dinç, 1966 yılında şimdi “SSK blokları” olarak adlandırılan beton kitleyi dizayn eder. Bu kitlenin tam önünden bir yol, Yalı Camii’nin yalayarak devam etmekte, Kemeraltı’nın deniz ile bağlantısı bu 6 şeritli yol ile kesilmektektedir. Bu yolun etrafına artık modern ve beton binalar dikilmeye hazırdır. Arabalar bu şeritli yolda mutluyken, insanlar Kemeraltı’ndan vapura gitmek isterlerse üst geçitten geçmek durumundadırlar. Konak İzmirli için değil, arabalar içindir artık.

1966 Yılı Konak için yıkıcıdır. Ermenilerin şehri terk ettirilmesinin üzerine kamulaştırılan Bakırcıyan Antrepolarının olduğu yere bir belediye binası yapılmasına karar verilir. Yapılan yarışmanın jüri heyeti Profesör Utarit İzgi, Dr. Muhteşem Giray, Muhlis Türkmen, Affan Karaca ve Emin Ertam gibi şimdi saygı ile anılan mimarlardır. Fakat bu mimarlar, özgün bir proje olması gereken binanın enteresan bir şekilde Boston Belediye Binasının ve La Tourette Manastırın birleşimi bir model olmasını umursamazlar. İzmir merkezinde artık çirkin bir beton kütlesine sahip olacaktır.

Yapımı da gönülsüz olur ki 14 sene sürer. Hiçbir zaman İzmirli kendisine ait hissetmez binayı, defalarca şirinleştirilmeye çalışılır, bu uğurda kolonları bile meydanın tarihsel olarak aşina olmadığı renklere boyanır ama olmaz. Gönülsüz yapılan iş geçen sene depremle hasar alınca yıkılmasına karar verilir.

Ve fakat bu İzmirsizler tarafından yapılan çirkin yapının “dönemin ruhunu” içerdiği konusunda bir tartışma dönmeye başlar. O dönemin, Yalı Camii’nin önünden yolgeçen garabet Konak Meydanından vazgeçilmişken, İzmirlinin yapıldığı günden beri nefret ettiği yapıdan vazgeçilemez.

Dahası yerine yapılacak projeyi seçecek kurul İzmir şehri sadece mimarlardan oluşuyormuş gibi sadece mimarlardan dahası İzmirlilerin azınlıkta olduğu bir mimarlar ekibinden teşkil edilir.

İzmir Belediye Binası yıkılmalı, İzmir’in bir zamanlar arabalar için dizayn edildiği unutulmalıdır. Belediye Binası hem modern mimarinin kötü ve çalıntı bir örneğidir hem de bizim o dönemlerde hatırlamaya değer güzel bir şehrimiz yoktur. Ve fakat yeni binayı İzmirliler, İzmir’in insanları, tarihçiler, öğretmenler, piyangocular, kuşlara atılmalık yem satanlar, belediye çalışanları, vapur kaptanları yani o bina ile muhatap kim olacaksa onlar seçmelidir, İzmir’e pek uğramayanlar değil.