Türkiye’de meydana gelen yıkıcı bir depremin ardından ne yazık ki şöyle içler acısı bir süreç yaşanıyor: Önce can kayıplarımızın ‘listesi’ çıkıyor, yürek burkan yaşam öyküleri, geride bıraktıkları yakınlarının feryadı, çaresizliği konu ediliyor. Aslında en acı veren kısmı bu, ‘milyonluk daire’ adı altında pazarlanan ama aslında çürük çarık binaların altında yitip giden hayatlardan söz ediyoruz!.. Geride kalanların barınma sorunları bir süre gündemi işgal ediyor ama öğreniyoruz ki pek çoğu yakınlarının yanında veya başka yerlerde sessiz sedasız yeni bir yaşam kurmak zorunda kalmış.

Ve sonra…İşte zurnanın zırt dediği yer burası!..Bina hasar tespit çalışmaları sonrası yıkım ve yenileme işinin nasıl olacağı, kat maliklerinin ne miktarda ödeme yapacağı, hangi müteahhitlerin bu işlere balıklama atlayacağı…gibi bambaşka konuların/sorunların içinde debelenmeye başlıyoruz.  

İzmir depreminin üzerinden bir yıl geçti, kayıplarımızı andık acılar tazelendi ama asıl gündem, yeni yapılaşmaların nasıl ve hangi koşullarda yapılacağı idi. Hala belirsizlik hakim, sürece ilişkin uygulamaların ilçe belediyelerinde farklı olması, merkezi ve yerel yönetimin farklı yaklaşımları ise, sorunu daha da çözümsüz kılıyor!

En büyük hasarı alan Bayraklı başta olmak üzere, kentin pek çok yeri terk edilmiş yıkık dökük hayalet binalarla dolu. Katkı payı ödeme güçlüğü içindeki vatandaş bir yanda, emsal artışı getirmeye çalışarak bu sorunu kısmen de olsa aşmaya çalışan Büyükşehir Belediyesi diğer yanda! ‘Ada bazında emsal artışı’ diyen bakanlık bir yanda; bu ve benzeri emsal kararlarını yargıya taşıyan meslek odaları diğer yanda!... Sonuç, çözümsüzlük…

Henüz depremde hasar görüp de yakında içine girilecek şekilde yeniden inşa çalışmasına başlanmış apartman var mı, bilmiyorum. Ama gördüğüm, bildiğim yok!..

Bir yıl önceki depremden Karşıyaka da nasibini aldı, özellikle sahil kısmı terk edilmiş binalarla dolu ama kat malikleri arasındaki anlaşmazlık, mahkeme süreçleri vs.. alıp yürümüş vaziyette. Ne yıkılıyor, ne yapılıyor bu binalar. Müteahhitler ise, anlaşmalarda talep ettikleri katkı paylarını ‘maliyetler arttı’ gerekçesiyle yükseltmeye çalışıyor. Bir dava konusu da buradan geliyor.

Kısacası,  depremden binası az hasar gören ancak yenileme projesi için katkı ödemeye mali gücü olmayan binlerce kat maliki çok zor durumda, evlerinde oturmaya da devam ediyor. Orta ve ağır hasarlı olup terk edilen binalardaki kat malikleri için ise durum daha zor, evlerini terk ettiler ve tam bir çaresizlik içindeler. Enkazda canlarını kaybedenlerin evlerinin derdine düşmesi ne acı...

Çözüm ne derseniz, bu işin uzmanı değilim sadece durum tespiti yapıyorum. Ama az hasarlı binalara güçlendirme desteği, orta ve ağır hasarlılar ve belli bir yaşın üzerindeki binalara makul emsal artışlarıyla yenileme imkanı vermek gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde biz depremin ikinci yılında da kaderine terk edilmiş hayalet binaları, kat malikleri arasındaki davaları konuşuyor olabiliriz. Yine deprem olması halinde yaşanacakları ise düşünmek bile istemiyorum.