TBMM yeni yasama (!) yılına başladı. 11 siyasi partiye mensup 600 milletvekili yeni çalışma döneminde yasa teklifleri verecek, bunlar komisyonlarda müzakere edilecek, halkın ve ülkenin yararına olanlar kabul edilecek...mi sanıyorsunuz, hayır öyle olmayacak!

Olmayacak, çünkü 24 Haziran 2018 seçimlerinden beri olmadı. Peki ne oldu? 2 yıldır, sadece ve sadece Akp’lilerin verdiği 104 yasa teklifi gündeme alınıp yasalaştı. Oysa aynı süreçte 3 bin 66 yasa teklifi verilmişti TBMM başkanlığına. Muhalefetin verdiği 2 bin 962 yasa teklifinin hiç biri bırakın kabul edilip kanunlaşmasını, komisyonlarda gündeme bile alınmadı.

Yani TBMM’de Akp dışında (zaten mhp ile ortak hareket ediyorlar) muhalefet partilerinin hiç birinin verdiği yasa teklifinin değil kabul edilmesi, görüşülmesi gündeme alınması bile mümkün değil. Akp’nin yasa teklifleri de zaten saraydan geliyor, teklifi veren Akp’liler içeriklerini biliyorsa ben de…

Ama bu arada Saray, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yasaları istediği gibi dizayn etmeyi sürdürdü.

Yeni Yasama yılında durum farklı mı olacak? Elbette olmayacak. Zira, milletin seçip gönderdiği milletvekilinin zerre kadar kıymeti harbiyesi yok. TBMM bu şekliyle ‘yasama görevi ‘yapar’mış gibi yapıyor, saray KHK’ları ve yine saraydan gelen yasa teklifleri sorgusuz sualsiz kabul ediliyor. Muhalefet milletvekilleri kürsüde kendin söyle kendin dinle vaziyette gırtlak patlatıyor, ne fayda!

Millet iradesinin tecelli etmesi gereken o görkemli yapı ne yazık ki yeni sistemle bir ‘dekor’, içindeki milletvekilleri de ‘dekor kostüm’ haline dönüştü. Tek adam rejimi, parlamenter sistemi yerle bir etti. Millet iradesinin bir önemi kalmadı. İşte bu yüzden laik parlamenter sisteme geri dönülmesi ‘yasama, yürütme, yargı’ erklerinin bağımsız, özgür ve halkın yararına faaliyet sürdürmesi gerektiğini söylüyoruz. Kurumların denetlenmesi, verilerin çarpıtılmasının önüne geçilmesi, sistemin açık şeffaf olması gerektiğini savunuyoruz.

Ancak mevcut durumda milletvekilleri sonuçsuz yasa teklifleri vermeye, TBMM de yasama görevini ‘mış gibi’ yapmayı sürdürecek. Hayırlı olsun!..

Duyulmak istiyorsan, sesini yükselteceksin!

İstediğin kadar doğruları söyle; eğer pısırık, zayıf ses tonu, inandırıcı olmayan şekilde konuşuyorsan yani belagat yeteneğin yoksa en önemlisi cesur değilsen, söylediklerin karşı tarafa ulaşmaz. Siyaset yapanlar için bu çok önemli bir özelliktir ve beceremeyenlerin ömrü uzun olmaz. Doğruyu söylemek gerekirse, Tayyip Erdoğan bunu iyi bilir ve uygular. Ne söylediği önemli değildir, doğru, yanlış! Erdoğan üst perdeden konuşur, metin yazarları yapmadığını yapmış, yaptığını yapmamış gibi gösteren cümleleri art arda sıralar, kendisi de promter okumayı iyi bilir.

Yazıya TBMM’den girdik biraz daha devam edelim. Malum grup toplantıları başladı… Kılıçdaroğlu, Akşener… Haftalık konuşmalar yapıldı. İzlerken ‘neden etkili olamıyorlar’ diye düşündüm. Evet, ülkenin, halkın yararına şeyler söyleniyordu. Bunların geniş kesimlerce kabul görmemesi olası değildi. Ama eksik olan şuydu, ‘duyulmuyorlardı’. Ses tonu düşük, belagat yetersiz, vücut dili etkisizdi. Muhalefet liderleri bunun ne kadar farkında bilemem… Ama yeni yasama döneminde grup toplantıları, basın açıklamaları ve tweetlerden fazlasını yapmaları lazım. Halk onları duymuyor, seslerini yükseltmezlerse değişen bir şey olmayacak.