Sadece depremler mi sorunumuz? Orman yangınları, akarsuların kuruması, heyelanlar, suların kirletilmeleri ve ticarileştirilmeleri, tarımsal toprakların yok edilmeleri, tehlikeli atıklar, enerji ve madencilik yatırımları ile daha niceleri. Nükleer enerjiyi ve nükleer atıkları özellikle ayrı olarak belirtmek gerekir!
Doğada felâket değil doğal olaylar vardır. Dengeler bozulduğu anda yeni dengeler kurulur. Bu dengeler de süreçlerini tamamlarlar ve yeni dengelerin kurulmasına neden olurlar. Böylece devam eder yaşam...
‘Felâket’ diye tanımlanması, insanların ölümleri ve toplumsal zararlar nedeniyledir. Doğa neden felâketlere neden olsun ki? Siyasal, ekonomik ve kişisel çıkarlar için yapılan tercihler nedeniyledir bu ‘doğal felâketler.” Kısaca sınıfsal nedenleri vardır diyebiliriz.
Deprem en çok ses getiren ve kısacık sürede büyük yıkımlara, can kayıplarına neden olmasıyla çok etkileyici ve ürkütücüdür. Ne kentsel dönüşümün ne de sağlamlaştırmanın çare olmadığını gördük Sisam depremi nedeniyle. İnsanca barınma ve yaşam amaçlı olmayınca; sermaye için en fazla kâr için yapılınca, konutlarımızın nasıl da tuzla buz olup dağıldıklarını gördük.
Elbette bu yıkımların siyasal, bürokrat, teknik, yüklenici sorumluları vardır ve hesap vermeleri gerekir. Ancak, esas sorunun sermaye düzeninin olduğu anlaşılmalıdır artık. Sermayenin varlığını, egemenliğini, büyümesini sağlayabilmek için yapılan her iş sonunda yaşamsal ve toplumsal yıkımlara neden olmaktadır.
Depremlerde yıkımı ve kayıpları saniyeler içinde yaşatıyorlar bize. Oysa orman yangınları, suların ve havanın kirletilmesi gibi yaşam karşıtı olaylarda uzun sürede çok daha etkili ve çok daha büyük ‘felâketlerle’ karşılaşıyoruz. O süreçte yaşayanlar veya çocukları, torunları yaşam alanlarını sonsuza kadar kaybediyorlar, kaybediyoruz. Sağlıkları, ekonomileri, toplumsal düzenleri, kültürleri de bu yıkımlardan etkileniyorlar elbette.
Deprem nasıl ki siyasal bir tercih sonucu felâkete dönüşüyorsa, aynı siyasal irade yaşam alanlarının yok oluşları yönünde kararlar alıyorlar. Öncelikle siyasallar, sermaye ve yandaşları bunların sorumlularıdırlar.
Doğal olayların ‘doğal felâketlere’ dönüşmemesi için kapitalist düzeni, sermaye düzenini ve politik egemenliğini değiştirmemiz gerekir. Yeni toplumcu, emekten, insan hak ve özgürlüklerinden yana ve yaşamın bütününü savunan politikaların egemenliğini sağlamalıyız. Bunu başaramazsak, daha çok yıllar hükümet mi yerel yönetimler mi yoksa yüklenicilerle teknik elemanlar mı sorumlular diye havanda su döver dururuz.