Ülkemiz doğal alanlarıyla ve siyasal, toplumsal, kültürel değerleriyle yağmalanırken öfkeli ve üzgünüz.

Öfkeli ve üzgünüz,  toplumsal tarihimizin en önemli töresel, geleneksel kıymetleri çiğnenirken, yok edilirlerken.

Dogmalarla, önyargılarla, boş inançlarla boğulup toplumsal aptallığa mahkûm edilirken de öfkeli ve üzüntülüyüz.

Tek, tek, tek diyerek her şeyi tekleştirerek zenginliklerimizin, çeşitliliklerimizin hem doğal hem de toplumsal yaşamda yok edilişlerine öfkeli ve üzgünüz.

Komşularımızın bizden bizim komşularımızdan korkar, şüphelenir hâle getirilişimize de öyle...

Sonunda birbirimize kıydırmalarına öfkeliyiz ve üzgünüz.

Öfkeli ve üzgün olmamız bizi kurtarıyor mu? Korkutuyorlar, sessiz kalıyoruz. Korkunun ecele faydası var mı?

Yandaşlarıyla yağmalıyorlar. Buna da öfkeleniyor ve üzülüyoruz. Karşıtlarına sığınıyoruz oylarımızla. “Çeşme’yi ham yaptırmam” diyenlere, “çeperlere öncelik vereceğiz” diyenlere sığınıyoruz. Onlar neler yapıyorlar? “Ham yapma” masasında yer kapıyorlar! Kentin değerlerini aşındırıyorlar...

Doğal yaşam alanları, toplumsal kültürel değerler kaç para ediyor, benim payım ne olabilir buralardan... Görüyor, yaşıyoruz. Yine öfkeleniyor, üzülüyoruz.

Oysa önyargıları, dogmaları bir yana bırakmalıyız. Yaşam alanlarımızın ve toplumsal, kültürel değerlerimizin korunabilmesi için kendi öz gücümüze güvenerek mücadele etmeliyiz. Doğrudan demokrasi, güçlü ve özerk yerel yönetimler ile kendi yaşam alanlarımızın ve toplumsal varlığımızın ve değerlerimizin geliştirilerek korunmasını sağlamalıyız.

Sorun politiktir. Bu konularda karar vericiler politikacılar ve partilerdir. Uygulayıcılar ise onların atadıkları kamu yöneticileridir. Doğrudan demokrasinin karar mekanizmalarında yer almalıyız.

Farklı partilerde olunabilir. Farklılıklarımızla yukarıda saydığım amaçlar ortak paydasında sinerjik mücadeleyle kazanabilir, bu gidişe dur diyebiliriz. Böylece çocuklarımızın, torunlarımızın köle olmadan insanca yaşayabilecekleri toplumsal düzenin temellerini atmış oluruz.

Öfkelenmek ve üzülmekten vazgeçip hemen siyasal olarak örgütlenmeli ve yaşamın sürdürülmesini savunan programlarda yerimizi almalıyız.