Kendinizi her hangi bir köyde yaşayan bir köylü olarak hayal edin. Kimsenin canını yakmamışsınız, kul hakkı da yememişsiniz… Emeğinizle çalışıp üretmişsiniz! Böyle olmayanlarla hep mücadele etmişsiniz.

Herkesin birbirine saygı duyduğu, yardım ettiği, birlikte ürettiği, beraber gülüp beraber ağladığı… Duygular ortak, yaşam biçimi ortak… Köyün meydanındasınız, önünüzde bir şadırvan… Sıcak bir yaz günü… Şadırvandan su aktıkça, yüzünüze bir serinlik çarpıyor! Çınar ağacından aşağı sızan güneş, sizi rahatsız etmiyor… Bir de dağın eteklerindesiniz ve bir de masmavi bir deniziniz olsun.

Deniz kokan sokaklarından kadınlar geçsin özgür, eğitimli ve çağdaş! Bu kadınlar gece yarısı evlerine korkmadan dönebilsin! Bu köye başka memleketlerden komşular taşınsın, kimse bu köyden onları dışlamasın… İnsan kendini orada huzurlu ve mutlu hissetsin… Cehaletle ve gerici zihniyetle savaşılsın bu köyde

Günümüz şartlarında bu yaşam tarzı biraz gerçekdışı gibi görünse de ben bu şartların azami düzeyde yaşandığı böyle bir köy biliyorum. Birilerinin gökdelenleri, çok sayıda AVM’si olmadığından mıdır, yoksa kendilerine oy çıkmadığından mıdır, nedir aşağılayarak bir köy benzetmesi yaptıkları güzel İzmir’imizden bahsediyorum!

93 yıllık CHP çınarının altında; demokrasiden, laiklikten, çağdaşlıktan ödün vermeden özgürce ve korkusuzca yaşayanların şehri İzmir… Sığınılacak bu liman, ayrımcılıktan kaçanların huzur bulduğu yer olmuş günümüzde. Rum’u, Ermeni’si, Musevi’si, Kürd’ü, Türk’ü, Laz’ı, Selanikli’si, Alevisiyle, Sünnisiyle nefes alınan, insanlık kavramının yüceltildiği, birlikte yaşam kültürünü geliştirebilmiş tek şehirdir bana göre. Belki köydür bazılarına göre; ama bu köy çok da misafirperverdir, gelene hoşgeldini esirgemediği gibi, ayrıca bir ana edasıyla da kucaklar muhtaç olanı… Gâvur değildir hani… Türkiye’nin birçok ilinden göç almasına rağmen İzmir’i ve kültürünü sahiplenmiş bir yaşam tarzı oluşmuştur İzmir’de. Asla demokrat, aydınlık düşüncelerden ve yaşam tarzlarından ödün vermeyen bir yapıya bürünen bu şehir her kesimi kucaklayan yapısıyla birilerinin dediği gibi hiç de gâvur değildir hani. Sımsıcaktır, güneşi gibi, umut doludur denizi gibi…

AKP’nin 14 yıldır baskı kurduğu ve üvey evlat muamelesi yaptığı İzmir, biliyoruz ki yerel seçimlerde iktidar partisinin tehdit ve vaatlerini inandırıcı bulmayarak, laiklikten ve çağdaşlıktan yana tavrını koyarak İzmir’de CHP’yi birinci yaptı. Çok mu refah içinde İzmirliler, diyeceksiniz. Sanırım bu seçim, birazda özgürlüğe ve çağdaşlığa tutkun olmaktan kaynaklanıyor. Düşünsenize… İzmirliyi baskılamışsın, önüne de aşını bol bol koymuşsun! İstemez… Ona eşiyle, dostuyla, arkadaşıyla; kızlı erkekli gecenin bir vaktinde Kordon’da özgürce bir avuç çiğdemi çitleyebilmenin özgürlüğünü vermelisin. Denizinde martılar ne kadar özgürse, İzmirli de o martılar gibidir anlayacağın! Gözünü sosyal dünyaya kocaman kocaman açmışlardır. Rahattırlar: midye, balık, boyoz, gevrek. bol bol yerler ama kimsenin hakkını yememeye özen gösterirler, yetimin hakkını yiyeni de öyle kolay kolay affetmezler.
Laikliği savunurlar, din ve devlet işlerini birbirinden ayırdıkları gibi, kimseyi inançlarından dolayı ötekileştirmezler. Rakı içer, balık yer; ayran içer, gevrek yer. Dinli misin, dinsiz misin karışmaz! Oruç tutar, tutmayana da saygı gösterir. Namazını kılar. Teravihe, cumaya gider… Kılmayanı, gitmeyeni hakir görmez! Bu şehirde Allah’la kul arasına girilmez. Esnafı Allah bereket versin, sözünü sana iş olsun, gösteriş olsun diye söylemez! Sadece esnafı değil. İşçisi, pazarcısı, emekle alın teriyle kazanılan paranın huzuruna ermişlerdir çünkü. Böyle dürüst insanların sayısı, bir kilo makarnaya, bir çuval kömüre değerlerini satanların sayısından çok fazladır bu şehirde. İşte bu nedenlerle yıllardır akıl almaz, kötü politikaların merkezi durumuna getirilmiştir İzmir.
Tam bir doğa aşığıdır bu şehrin insanları. Bir ağaç kesildi diye yıllarca kesilmiş o ağacın davasının peşinden koşabilirler. Denizlerindeki kavgacı martılarıyla sana özgürlük şarkılarını hiç durmadan söyleyebilirler. Otobüsün altına kaçmış bir kediyi kurtarmak için yüzlercesi seferber olabilir. Hayvan severdirler kesinlikle! Yaradan’ın kutsal kitapta namaz kılmayı emretmediği hayvanları, çok severler. Kedi, kuş beslerler, köpek gezdirirler. Namaz kılmıyorlar diye bir eylemin, bir sözün gerçekliğini evirip çevirip dini kullanmazlar ve asla değil hayvanları, inançlarından dolayı insanlara da, hakaret edip onları dinen ayrıştırmazlar. Ufukları çok geniştir çok! Alsancak’ta bir kilisesi vardır, Karşıyaka’da camisi, Bayraklı’da cemevi. Nasıl istersen öyle yaşarsın inancını, senden olmayana zarar verilmez ve istemeyene de hayvan gözüyle bakılmaz bu şehirde…

Yıl 2016… Ve ne yazık ki yakın bir tarihte İzmir’e gâvur İzmir yakıştırması yapanların aksine 19. yüzyılda Victor Hugo -ona da gâvur diyecekler, eminim- görmediği İzmir için: “Smyrn est une princesse (İzmir bir prensestir)” demiştir. Victor Hugo’nun İzmir’i hiç görmeden hayalinde, çok uzaklarda olmasına rağmen onu bir prenses gibi betimlemesi çok ilginçtir. Çünkü prenses sözcüğünde baskın dişilik özelliği vardır. Güzel, zarif, asil ve güçlü…

Kadın, erkeğin yanında Türkiye’de çağdaşlığın daha büyük bir sembolüdür. Bir kadın, giyiminden, konuşmasından, eğitiminden tutun; erkeğin yanında tam özgürlük içinde yaşamasından ve bunun gibi birçok ölçütten bir ülkede çağdaş bir yaşamın olup olmadığına dair önemli bir ölçütü üzerinde taşıyan önemli bir değerdir. Kadının kafasının içi aydınlıksa ve özgürse onun yaşadığı toplum da böyle şekillenir. Sanırım İzmir, bu dişilik özelliğini barındırdığı için bir türlü ele geçirilemiyor! Çünkü laik, çağdaş ve özgür İzmir kadını böyle bir zihniyetin temelini kuvvetli bir şekilde çoktan atmış efendiler! Yani anlayacağınız İzmir, kadın duruşu çok kuvvetli bir şehir. Söylemedi demeyin! Erkekleri de bu duruşun arkasında saf tutmaktan acayip keyif alıyorlar. 14 yıldır, hoşunuza gitmese de bu böyle maalesef! Hem bu kadınlar çok çağdaşlar, erkek ve kız çocuklarını da laik, çağdaş ve demokrat yetiştiriyorlar! Vay halinize diyorum! Ellerinden özgürlüklerini almaya kararlısınız gibi görünüyorsunuz ama bir gün laikliğe, Atatürk’e ve cumhuriyete olan o saldırılarınıza annelerinden öğrendikleri gibi cevap verecekler. Hani annelerimiz yapardı ya… Dinleyecek dinleyecek hiç ummadığınız bir anda demokrasi terliğini yapıştırıverecekler size! Biz erkeklere gelince bilakis destekleyeceğiz bunu! Çünkü biz yanımızda hem görüntüsüyle hem de beyniyle çağdaş kadınlar istiyoruz! Onlarla el ele verip, özgür bir ülkede yaşayıp güzel, aydınlık günleri evlatlarımıza bırakmak istiyoruz! Köylünüzü daha da kızdırmayın!