Yeni sömürgeciler, sermaye için sınırları olmayan dünyada, iradeleri dışındaki hükümetleri yıkmakta ustalardır. Biat etmezseniz hükümetten düşürülürsünüz. Sakın direnmeye kalkmayın linç edilir, asılır, vurulur öldürülürsünüz!

Şili bakırlarına sahip çıkarak önce millileştiren sonrasında da devletleştiren Allende örnektir. Avrupa ekonomik krize girdiğinde krizi aşabilmek için Kaddafi’nin yönettiği Libya’nın petrollerini gasp etmek gerektiğini düşünenler hep birlikte Kaddafi’yi, kiralık askerlerine ve kukla ordularına linç ettirdiler. Hep kendi sermayelerini büyütebilecekleri egemenliklerini sürdürebilmek için...

Türkiye’deki askeri darbelerle, cuntalarla ve kukla hükümetleriyle de istediklerini elde ettiler, bu günleri yaşatmaya başladılar.

Önce madenlere saldırdılar. Özelleştirmelerle de halkın cumhuriyet süresince biriktirdiklerine el koydular. İşbirlikçileri vardı; partiler, politikacılar, bürokratlar; hepsi zenginlediler. Suları boruladılar, bidonladılar. Şimdi bu barajları yıkılıyor ve Karadeniz’i seller basıyor. Orman bırakmadılar. Koylar yağma Hasan’ın böreği...

En kolay yönetebilecekleri şekilde halka “Allah’ın ipine sarılmalarını” öğütlediler, biat kültürünü yaydılar. Adı batasıca herif, Kur’an’dan alıntılarla konuştuğu mitingler yaptı. Havadan uçaklarla ayetler attılar. Tarikatları, cemaatleri örgütlediler ve başıboş bıraktılar. Onlara sürekli kaynak sağladılar. Hep kullandılar bu şeriatçıları.

Savaş kışkırtıcılığı, halkları birbirine düşman etme, kadın cinayetleri... Hele hele eğitimin başına gelenler! Çağdışı, akıldışı, köle yapıcı, boyun eğdirici dogmatik sistem...

Darbeleri, partileri, politikaları hep ülkenin sömürgeleşmesi ve de insanlarının köleleşmesi içindir. Dünyada, sömürdükleri ülkelerde köleleşmelerini sağladıkları emekçilere aylık yüz doları bile çok görmektedirler. Türkiye’de de emeğin ortalama ücretine bir bakın kaç dolarlardan nerelere gerilemiş. Kölelik ücretine yaklaştık.

Talan ve yağma ile yok ettikleri yaşam alanlarımız kesinlikle kullanılamaz hâle getirilmiştir. En verimli tarım topraklarımıza sanayiyi yerleştirdiler. RES’lerin ne işi var dünyanın en uzun elyaflı pamuğunun yetiştirildiği Söke Ovası’nda? Aynı ovada seramik fabrikası ve alışveriş mağazaları... Çimento fabrikası zaten yıllar öncesinden beri vardı.

Ülkenin dört bir yanındaki ormanlar yakılıyor da yakılıyor! Bunu herkes biliyor. Bakın yakılan ormanların yerine ya madenci şirketler gelip yerleşiyor ya da yazlık konutlar, müteahhitler...

Bunları yapabilmek için toplumu askeri darbelerle sindiriyorlar. Sonra da korku imparatorluklarını kuruyorlar. Gelen giden hiçbir partinin ve hükümetin birbirinden farkı yok; aynı devlet politikasının uygulayıcıları onlar. Gerçek muhalifler zindanlarda rehin tutuluyorlar.

Utanmayan bu emperyalizm kuklaları bir de askeri darbelere ve vesayetlere karşı olduklarını söylemezler mi?