Çandarlı, Aliağa, Nemrut Körfezleri, yüksek tonajlı ve dev gemiler için liman olanakları ile bu bölgeyi ağır sanayi için çekim alanı hâline getirdi. Böylelikle Aliağa; rafineri, petrokimya, LPG dolum tesisleri, demir çelik fabrikaları, haddehaneler, doğalgaz terminali, kâğıt, gübre fabrikaları, organize sanayi bölgesi, küçük sanayi siteleri, limanlar, iskeleler ve GEMİ SÖKÜM işletmeleri ile donatıldı. Doğal olarak bu yatırımlar için enerji üretim tesisleri peşi sıra geldiler; tastamam bir cehennem yaratıldı!

Aliağa, Türkiye’yi anlatır; sömürgen ülkelerin sermayesinin kendi ülkelerinde gerçekleştirme olanağı olmayan yatırımları bu bölgede işbirlikçileri ile gerçekleştirirler. Çok su, enerji tüketen ve ekolojik yıkımlara neden olan tehlikeli atıkları üreten yatırımlardır bunlar. Demir çelik fabrikalarıyla gemi söküm tesisleri bile tekbaşlarına yeter de artar bile ekolojik yıkım için.

Dilovası’nda Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nca yapılan bir bilimsel araştırmayla anne sütü ve bebek kakalarında ağır metaller bulunduğu anlaşıldı. Ağır metaller kanser ve ölüm demektir insanlar için. Aliağa’da böyle bir çalışma yapılsa Dilovası’ndan ne kadar daha kötü olduğu belirlenebilir. Şimdilerde Emekli olan, EÜ Çevre Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ümit ERDEM bu nedenle “Aliağa’da bir demirci dükkânı bile açılamayacağını” belirtmişti.

Bilimcileri dinleyen kim? Sermaye işbirlikçi iktidarlarını bulmuş, yatırımlarına devam ediyor! Aliağa kanser ve iş cinayetleri üssü olmuş, yaşam sürdürülemez hâle gelmiş, İzmir de bura hava kirliliğinden olumsuz etkileniyormuş… Kimin umurunda ? Şimdi ülkenin sömürgeleştirildiği, emeğin köleleştirildiği zamanlardayız.

Çözüm, örgütlü yaşam mücadelesidir. Öncelikle yaşamın sürdürülebilirliği anlayışıyla tüm yaşamı savunan örgütler etrafında birleşmek ve yaşatılanların siyasal iradeyle gerçekleştirildiğini bilmekle başlanmalıdır. Aliağa’daki sanayi kuruluşlarıyla diğer yaşamı yıkan tesislerin kapasite artışlarına asla izin verilmemelidir; yeni yatırımlar düşünülmemelidir bile. Siyasal iktidar ve yerel yönetimler bu yönde zorlanmalıdır.