İnsana her şeyden önce disiplinli düşünmeyi, çevresinde olan bitenlere eleştirel gözle bakabilmeyi, bunun yanında, neyin, nasıl, niçin değerlendirilebileceği konusunda sistemli çalışma ve araştırma yapma yollarını da gösteren felsefe, insana düşünmeyi öğreten bir sanattır. Tarihsel sürecine biraz göz atarsak, felsefenin MÖ. 6 yüzyılda bugünkü İzmir ile Gökova körfezi arasında kalan İyonya'da başladığı kabul edilir. Felsefenin bilim ile olan ilişkisi dikkate alındığında aslında bu türden düşünsel bir etkinliğin Antik Yunan'dan önce Doğu toplumlarında ortaya çıkması gerektiği söylenebilir. Günümüzde aydınlanmanın, çağdaşlaşma, insan haklarına saygı, özgür ve demokratik bir topluma ulaşmanın yolu tabii ki düşünceden geçer. Gelişmiş ülkelerin öne çıkan önemli özelliklerinden olan yetişmiş insan gücü oluşturmak için gerekli insanı yetişmeyi sağlayacak eğitimleri vermektir. Bu da alanında etkin ve yetkin insan gücüne sahip olmaktan geçer. Devletler bu sayede ihtiyacı olan ve kalkınmada öncelik verdikleri alanları geliştirerek, tespit edilen alan ve sektörlerin gelişimi ve değişimi sağlıklı bir şekilde sağlayıp kendisini geleceğe daha güvenli şekilde hazırlarlar.

SİYASET VE FELSEFE

Peki bunun bir de siyaset felsefesi yönüne bakmak gerekiyor. Siyaset felsefesinin temel kavramları birey, toplum, sivil toplum, devlet, iktidar, yönetim, meşruiyet, egemenlik, hak, hukuk, yasa ve bürokrasidir. Siyaset felsefesinde tek insan varlığı anlamına gelen birey, kendisini diğer insanlardan ayıran, kendisine ait bir varlığı olan kişidir. Siyaset felsefesinin ana konusu siyasal gücün ahlâkî olarak değerlendirilmesidir. Siyasal gücün en önemli tezahürü ise toplumun diğer bütün bireyleri, kurumları ve kurallarının üzerinde en güçlü etki ve yetkiyle donatılmış yönetime ve bunlarla ilgili kanunlara sahip olan devlette ortaya çıkıyor. Gelişmiş toplumların felsefe gündemi; gündelik yaşam, ilişkiler, insan, hayvan ve robot hakları, küresel siyasal düzen, iklim değişikliği, tüketim, gözetim, sinema, bilişim etiği, ayrımcılık, yoksulluk gibi ivedi sorunlarla, deyim yerindeyse boğuşuyor. Çöllenme, fakirlik, gelir eşitsizliği, aile, özgürlük gibi konular felsefenin konuları arasında giriyor. Bir yandan gündelik yaşamdan yeni felsefeler türetmenin yolları aranırken diğer yandan eski felsefeler şimdiki gündelik yaşamı aydınlatmak için birer araç olarak kullanılıyor.

SELEFİ AKIL KARŞITLIĞI

Bugün ülkemize baktığımızda iktidar erkin’in davranışları, hiç de şimdiye kadar söylediklerimize uymuyor. Ülkeyi yönetenler, yasadışı, hukuku ayaklar altına alan davranışlar içinde ve böyle davranmaları, eleştiriler umurlarında bile değil. Çünkü onların "siyaset kültürü" iradesinin önünde herhangi bir engel olmayan bir "yönetici" anlayışına dayanıyor. Yine siyasi islamcılar da genel olarak felsefenin, dolayısıyla düşünmenin dinsizlik olarak hükme bağlanması, bugüne kadar gittikçe yaygınlaşan kutsal bir inanca dönüşmüştür. Felsefeyi din karşıtı ilan eden Selefi akıl karşıtlığı, akıl ve düşünmenin eseri olan her insani değere ters düşüyor olsa da savaş açmıştır. Bugün bu durumu en çarpıcı gerçekliği Afganistan'da yaşanmakta ve insani olan her şey o ülkede dibe vurmuş durumda. Bugün iktidarın eğitim anlayışının geldiği noktaya bakacak olursak, Afganistan'ın coğrafi uzaklığına rağmen düşünce olarak çok yakın oldukları görülmektedir. Ders kitaplarında örneğin “evren” konusunda veya “canlılar” konusunda dini açıklama ile bir çelişki bulunursa din değil ders kitabı gözden geçirilecek, değiştirilecek, dine uygun hale getirilecek veya tümden görmezden gelinecek. Bu yapılırken de dincilik-mezhepçilik yapılacak. Çünkü sadece Sami dinlerinin, hatta sadece Sünni mezhebinin bakışı esas alınacak... Daha önce AKP iktidara gelince kaldıracaklarını söyledikleri YÖK'ü, iktidara gelir gelmez önce bilim üst kurumlarını ve sonra da 12 Eylül cunta kalıntısı YÖK cenderesini kullandılar. Üniversitelerle, bilim insanları arasında yer yer derin anlaşmazlıklara yol açan iktidar, kaskatı bir biçimde YÖK 'ü kendisine bağladı. Üniversiteler tarihinde hiç görülmediği ölçüde siyasallaştırıldı; bilimsel çalışma ortamı felç oldu. Bilimi, liyakati bir kenara bırakarak, Diyanet ve tarikatların rotasıyla yollarına devam ediyorlar.

TARİHE NOT DÜŞÜLEN ACI BİR ÖRNEK

En son doktorların haklı taleplerini bir kenara atan AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Varsın gidiyorlarsa gitsinler.’ sözlerinin yanı sıra destekçisi MHP lideri Bahçeli'nin Türk Tabipleri Birliği yönetimini hedef alarak, "Bunlar mesleğe başlarken ettikleri Hipokrat yeminini çiğneyen yüzkaralarıdır." sözleri, ne yazık ki ülkeyi yöneten, örnek olması gereken siyasi anlayışın geldiği noktayı gösteren acı bir örnek olarak tarihe geçmiştir. Özetle, Avusturya'nın yetiştirdiği 20. yüzyılın en önemli filozoflarından sayılan Ludwig Wittgenstein'ın sözleri bugün yaşadığımız yönetim çelişkisini net bir şekilde ortaya koyuyor ve diyor ki; Felsefe aklımızın dille büyülenmesine karşı verilen bir savaştır.