Tüketiciler: Pahalılığı pazardan, marketten alışveriş yapıp eve gelene kadar hissediyorlar. Yol boyunca karşılaştıkları ile konuşup, şoku atlatıp sonrası unutuluyor.

İşçiler: Kahvehanelerde, meyhanelerde, cemaatlerde haberleri izlerken, kendilerini, memleket meselelerini umursamıyorlar. Kendi partisi, inancı, ideolojisi dışında haber veren TV kanallarına hoş görüleri yok. TV logolarına, sunucularına öfkelenip küfürler yağdırıyorlar.

Taksiciler: Açık alanlarda memleketin ekonomi, spor, sağlık, siyaset… Anketlerini yaparak insan taşımanın yansıra topluma karma bilgi taşıma görevlerini sürdürüyorlar.

Köylüler: İyi mahsul vermediği için; toprak, ağaç, mevsimlere, hava koşullarına sitem ederek kaderlerine razı yaşam sürdürüyorlar.

Gençler: Bir kesim; işi, yurdu, yuvası… olmadığı için yaşamları için gerekli olan temel ihtiyaçlarını karşılayamayınca anne ve babaları ile cebelleşiyorlar. Diğer kesim; duygusuz, duyarsız, bananeci asalak… Yaşamlarını modaya uygun giysi, aksesuar, tarz yaratma peşindeler.

Çocuklar: Televizyon reklamlarında çıkan telefon, oyun, oyuncaklara sahip olmak için tepinerek ağlıyorlar.

Öğrenciler: Kurslar, ek derslere, deneme sınavları… koşuşturması içinde sıra arkadaşlarından at başı ileride olmak diğer yarışmacıları geride bırakmak için depardalar.

Memurlar: “Salla başı al maaşı” sisteminden çıkmamaya özen göstererek, emeklisine bir emekli daha eklemek için çalışmaya devam ediyorlar.

Akademisyenler: Terörist, bölücü, komünist… yaftasından kaçındıkları için kendilerini yeniliğe kapatarak, gelenekçi yöntemler ile tam gaz kademe alarak memur yaşamlarını memnuiyetle devam ettiriyorlar

Öğretim üyeleri: Seçimlerde üçüncü, beşinci seçilen rektör adaylarının atanmasına karşı üç maymunu oynayarak varlıklarını sürdürüyorlar

Milletvekilleri: Milletvekili olmak için harcadıkları parayı çıkarmak için bir dönem daha seçilmek derdindeler. Genel Başkanların hoşuna gidecek eda ile muhabbetlerine devam ediyorlar.

Trafik: Eskiden, bir ev alınan aynı para ile şimdi aracınızın deposunu doluyor. Fiyaka için trafiğe çıkılıyor.

Trafiğin farklı bir boyutu daha oluşuyor. “Hiperaktif misiniz? Enerji yoğunluğu mu yaşıyorsunuz? Trafikte en delikanlı sürücü yarışları başlıyor. Öfkenizi trafiğe çıkarak seyir halinde atınız.” Böylesi kampanyalar düzenlenmeye başlanırsa şaşırmayınız.

Kadınlar: İnancımızın gereğini yerine getirdikçe, geleneklere bağlı yaşadıkça, yaşadığı coğrafyaya uyum sağladıkça başlarına iş almazlar. Baba, eş, abi- erkek kardeş… sözünden çıkar, laflarının üzerlerine laf söylerlerse hallerinin nice olur…

Sanatçılar: Gitmesek de, görmesek de, geçmesek de, bizim yollarımız, bizim köprülerimiz dörtlüklerine melodi, nota besteleri yapıyorlar.

Sendikalar: İş yeri temsilcileri bedenen işçiler içinde, ruhen sisteme uyum içinde şube başkanı olma derdinde. Kırmızı gömlekleri sararan, şube başkanları genel merkez yönetimine girmek için fırsat kolluyor. Sarı ceketini çıkartıp, takım elbisesini giyen genel merkez yöneticisi milletvekili olmak için orta yolda yürüyor.

ZAT-I HALLERİNİZ NİCEDİR?

Piyasalar dolar endeksli olsa ne yazar.

Ekonomi

Döviz kurları…Hiç dert etmeyiniz.

Türk lirasının geride olması sizi aldatmasın. Ne kadar yabancı para varsa alayını önüne katmış kovalıyor.

İşçi, memur, köylü, öğrenci, genç, kadın… Hadisat var mı?

Sümme haşa!

İşsiz çocuklar aileleri ile kadınlar kocaları ile memurlar amirleri ile köylü hava koşulları ile öğrenciler ders notları ile hazımlı oluyorlar.

Huzursuz, hırlaşan, hararetli, huysuz, hantal, habaset, haysiyetsiz, hadsiz, hafiye, halef, hışır, hırslı, hırsız, hırt, hınk, hınzır, hayırsız, hazımsız, hayasızların karşısında hukuk işliyor mu?

Elhamdülillah!

Kimler ne için havanda su dövüyorlar?

Ne için mi?

Bugün az da olsalar, yarınlarda çoğalarak umutlarını yeşertmek için…

Hadi hayırlısı…