Ülkenin pahalılık, işsizlik, aşıya ulaşma, sağlık, eğitim, dış politik sorunlarının yanı sıra, erken seçim çalışmaları da gündemin en önemli konularının başında geliyor.

Erken seçim hukuken zor olmasına karşın, toplum nezdinde psikolojik olarak zorunlu hale gelmiş durumda. İktidar, daraltılmış bölge gibi seçim sistemini değiştirerek ara seçimi zorlamaya çabasının doğru olmadığını,  seçmenin nabzını tutarak, onaylayıp onaylamayacağını gözlemleme senaryosundan başka bir şey değil. Bu senaryolar geçmişte yapılmış ve yanlış bir taktik olduğu görülmüştü. Fezlekelerin meclise getirilme nedeni de ara seçim senaryosu kapsamında değerlendirirsek, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, tek tek inceleyip oy vereceğiz sözleriyle bu senaryoyu bitirmiştir. Cumhur ittifakının bu konuda ısrarcı olması, ‘siyasi intihar’dan başka bir şey olamaz.

Siyasi sistemle kim oynarsa o sistemin altında kalır. AKP çok ciddi bir yıpranma içinde ve hangi daraltılmış bölge olursa olsun, eski aktörleri koyduğu takdirde halk tepkisel anlamda hiç tanımadığı başka bir kişiye oyunu verebilir.

Muhalefet parti liderlerinin son günlerde birbirlerini ziyaret etmeleri olası bir erken seçim için ittifak çalışmaları, uzlaşı zeminleri oluşturma çabaları bir sır değil. AKP’den kopan Davutoğlu ve Babacan’ın, millet ittifakında yer alıp almayacakları konusunda net bir şey söylemeseler de, Cumhur ittifakının yanında yer almayacaklarını açık açık dile getiriyorlar.

Deva ve Gelecek partileri katı ittifaklar yerine uzlaşı zeminini genişletecek arayışlar üzerinde duruyor. İttifaklık, seçim zamanı ortaya konulan bir birliktelik olmasına rağmen, muhalefet partileri güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmeyi ve sonrasındaki dönemlere yatırım yapma çalışmaları yapıyor. Bunu ise CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, “Biz dostlarımızla beraber iktidara geldiğimizde Türkiye’yi uluslararası alanda güçlü kılacağız” sözleri de doğrular nitelikte.

Parlamenter sistem için uzlaşma zemini arayışlarının konu başlıkları ise temiz siyaset, yolsuzlukların üzerine gitme, dış politikadaki tıkanmışlıkları çözme..... gibi başlıkların ele alındığı da biliniyor.

Doğruya yakın anketlerin ise seçim ilanıyla birlikte ortaya çıkacağı ve bu durumun anket şirketleri tarafından da bilindiği bir gerçeklik.

Kararsız seçmenin yüzde 30’la 40 bandına yükseldiği veriler paylaşılıyor ve bence de doğru.

Kararsız kesim bilindiği üzere iktidardan kopan kitlelerdir ve oransal olarak dağıtılmasıyla aslan payı yine iktidara gidiyor. Bu durum ise gerçekçi bir araştırma sonucunu vermiyor. AKP’den kopan karasız kitlenin büyük çoğunluğunun yine AKP’den ayrılan Davutoğlu ve Babacan’ın partisine yöneleceği görülüyor.

Özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu’daki AKP’li Kürt seçmenlerin, MHP’nin, “HDP kapatılmalıdır” çıkışları sonrası, Deva ve Gelecek partileri arasında tercih yapacaklar ve hatta HDP’ye gidecek AKP oylarının hatırı sayılır boyuta çıkabileceği de bölge araştırmalarında gözlemleniyor.

Toplumda korku ikliminin aşılamayışı, ki telefonla yapılan anketlerde, kişinin hangi partiye oy vereceğinin tespit edileceği korkusu doğru sonuçlar vermeyebiliyor. Ekonomi ve pandemi sürecinde yaşanan krizlerden bunalan halkın, 3 Kasım 2002 seçimlerinde DSP’ye yaşattığı sürprizi, bu kez AKP iktidarına yaşatma sessizliği içine girdiğini söyleyebiliriz.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem hazırlığında olan muhalefet partilerinin şimdiden seçim sonrası geniş tabanlı katılımcı ittifaklar oluşturacaklarını ve seçimlerin ise en erken sonbahar, en geç 2022 yılı ilkbaharında olacağını düşünüyorum.