Ülkemiz "ekolojik emperyalizmin" ağır saldırısı altındadır.

9 Kasım 1989'da Berlin duvarının yıkılmasıyla başlayan ve SSCB'nin çözülmesiyle süren süreç sonrası, uluslararasılaşmış sermaye tüm yerkürede ağır bir saldırıya geçti. Varlığını, egemenliğini sürdürmesi için bu gerekliydi. 

Dünya halkları da bu yaşam düşmanı saldırılardan olumsuz etkileniyorlardı elbette. Ruanda'da, Libya'da yaşananlar hemen ilk akla gelenlerdir.

Türkiye'de ise saldırıya Bergama'dan, altın madenciliği ile başlanmıştır. Ülkemizin yaşam kaynaklarıyla devam edilmiştir ve bu sürdürülmektedir. Doğa metalaştırılmış, ticarileştirilmiş ve alınır satılır olmuştur. Sermaye sadece insan emeğini değil doğayı da son derece acımasızca ve yaşamı yok edecek şekilde sömürmeğe hız vermiştir. Doğa artık tamamen sermayenin mülkü hâline getirilmiştir. 

Yaşamın böyle sürdürülmesi elbette olası değildir. Bakın küresel iklim değişikliğini ne kadar yakıcı olarak yaşamaktayız. Kuraklığı yaşıyoruz artık ve çölleşiyoruz. Ülkemizin, tüm dünyada da olduğu gibi, içilebilir sularına sermayece el konulmuştur. Paranız yoksa su içmeniz neredeyse olası değildir.

Kyoto Protokolü ile hava bile alınır satılır olmuştur! Karbon Borsaları oluşmuştur. 

Kirli teknolojiler, üretim konuları bizim gibi ülkelere yığılmışlardır. Doğamız cehenneme ve yaşanamaz hâle getirilmektedirler.

Bangladeş, Hindistan, Pakistan ve Türkiye'deki gibi gemi sökümlerinin yapıldığını görebiliyor muyuz Avrupa'da, ABD'de? Ya da Avrupa Birliği ülkelerinin herhangi birinde altın madenciliği gibi madencilik yapılması olası mıdır? Asla! Aklınızdan bile geçiremezsiniz.

7 YILIN İZİ'NE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Halklar bu ekolojik yıkım ve felaketlere karşı hukuksal yollarla, sivil itaatsizlik eylemleriyle direnmektedirler. Ancak, emperyalist kamplarda belirlenmiş iktidarlarınca, halk ve bu direnişler asla dikkate alınmazlar. Geçerli olan sömürge hukukudur. Ekonomik, siyasal, askersel, kültürel olarak bağımlılık oluşturulmuştur. Batılı sermaye kamplarından ekonomik destekler alınmadan iktidarlarının sürdürülmesi olası değildir. İşbirliği yapmak zorundadırlar. Dış borçlar büyür, bağımlılık artar da artar...

Ülkemiz ekolojik emperyalizmin kıskacındadır! Bu koşullarda ekolojik emperyalizme karşı bırakın bir köşe yazısı yazmayı tek satır bile yazabileceğiniz gazete de bırakılmamıştır. TV kanalları da onların ellerindedir. Halka tehlikenin ne olduğunu ya da büyüklüğünü anlatabilme olanaklarınız sınırlıdır hem de çok sınırlıdır.

İşte bu koşullarda İz Gazete'de yazabilme, yaşamın sürdürülebilmesi gerektiğini dile getirebilmekteyim. Emperyalizmin ekolojik saldırısını deşifre edebilmekteyim. Bu bir şanstır.

Teşekkürler İz Gazete! Ömrünüze bereket İz Gazete emekçileri!

Ülkemiz ekolojik emperyalizmin kıskacındadır! Halka tehlikenin ne olduğunu ya da büyüklüğünü anlatabilme olanaklarınız sınırlıdır, hem de çok sınırlıdır.