Yapımcısının Bernd Eichinger, senaristinin de Bernd Eichinger olduğu Hitler (NAZİ) rejiminin çöküşünü anlatan Der Untergang adlı filmden söz etmiyorum. Anlatmaya çalıştığım bizim çöküşümüz, daha doğrusu çökertilişimiz. Yaşadıklarımız, tüm çıplaklığıyla apaçık ortaya koydu acı gerçeğimizi.

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına bütün kurumları çökertilmiş olarak giriyoruz. Karşıdevrimciler, kendi özledikleri şeriat devleti için yok etmedikleri, aşındırmadıkları, yozlaştırmadıkları, yıpratmadıkları hiçbir kurum, kuruluş bırakmadılar. İnsanların değer yargıları da bu saldırılardan nasiplerini aldılar elbette. Cehalet, aymazlık, vurdum duymazlık, edilgenlik de son aşamada.

Toplumumuz bilim ve akıl dışı yönetim anlayışıyla; dogmalar, boş inançlarla, yalanlarla, algı operasyonlarıyla, yetersiz ve yeteneksiz kadrolarla çökertildi. 

Bilimciler dinlenmiyorlar. Kendilerinden olmayan ve yalakalık yapmayan siyasetçileri ve aydınları hukuksuz olarak rehin alıyorlar, tutsak ediyorlar. Lâğım çukurunda yüzen medya şirketleri ve mensupları maddi çıkarlara boğulurlarken, halkın gazetecileri devlet şiddetiyle ve haksız cezalandırılmalarıyla boğuşuyorlar.

Uluslararası saygınlığı olan bilimcilerimiz feryat figân ederek, haykırarak defalarca uyardıkları uzmanlık konularında dinlenmiyorlar. 

Olmayacak yerlere olmayacak yatırımlar; sanayi ve kentsel yerleşimler, yok edilen tarımsal araziler, otlaklar, meralar... 

Çöken kentler, fabrikalar; ölümlerine neden olunan insanlar, hayvanlar ve dengesi bozulan doğa...

Evet, tüm uyarılara karşın yanlış yerleşim alanları yanlış yapılaşma. Sözüm ona Yapı Denetim Şirketleri. Rüşvetçi belediyeler...

Her seçim öncesi çıkartılan imar afları veya imar barışları... Bunları bilerek binasını yapanlar. Malzemeden çalan yapı yüklenicileri...

Kuruluş amacı dışında işlerle haşır neşir Kızılay. "Merhametli doğalgaz şirketi hissedarlarının" ABD'de öğrenci yurdu yapılmak koşulu ve ENSAR VAKFI'na devredilmek üzere bağışladıkları 8 milyon ABD dolarından 75 bin dolarını alarak 7.925.000 USD'ı bu çocuk tecavüzcüsü vakfa aktarmakla meşgul. Esas amaç, yasanın vermediği izni aşmak ve Kızılay'a yapılan bağışı da vergiden düşmek! Bu Kızılay'a artık güvenilir mi ve bu kurum kuruluş amaçlarını gerçekleştirebilir mi?

TSK'yı ve AKUT'u devre dışı bırak, AFAD diye beceriksiz, aciz, çadır kuramayan bir yapı koy yerlerine...

Sağlık sistemi yok! Gerçekten yok! Sağlık Bakanı'nın hastane şirketleri sahibi olduğu bir devletten halkın sağlık hizmeti alması mümkün değildir ve alınamıyor da... Marş marş özel hastanelere! Ya olağanüstü durumlarda? Nerede bu özel sağlık kuruluşları, hastaneler, ilaç firmaları? Yoklar; zaten yok olmaları da gerekiyor.

Yerleşimler yanlış. Yapılar devlet denetimi dışında. Kurtarma işi özverili halkımızın sırtında. Yardım ve dayanışma sivil kuruluşlar ve gönüllülerde. Sağlık sistemi yok ve varmış gibi yapanlar da olağanüstü durumlarda çok ciddi yetersizler. 

Yani ülkeyi batırıp devleti çökertmişler. Yerine kendi düşündükleri, istedikleri devleti koymak üzereler.

Öyle zannediyorlar. Şeriat yasaları, halife efendileri, kadıları, mücahitleri...

Zannetmiyorum. Halk çöküşü gördü, yaşadı. Tepki büyük. Gün, safları lâik, demokratik yaşam için sıklaştırma günü.