Siz bu yazıyı okurken bir aksilik olmazsa yılbaşına yeni girmiş olacağız. Henüz, umuyorum ki güzel bir 31 Aralık eğlencesinin tadı damağımızda olacak.

Bu yazının konusu da bununla bağlantılı olacak. ‘Yılbaşı kutlamalarının tarihimizdeki yeri nedir?’ sorusunu kendi perspektifimden cevaplamaya çalışacağım.

Geçen bir gün bir haberde gördüğüm şey aslında bu yazıyı yazmaya itti beni. Bu şey; kara çarşaf giymiş bir kadının, İstanbul’da büyük bir AVM’de kurulu yılbaşı – süslü çam ağacının kaldırılması için feryat figan edip ortaya tehditler savurmasıydı. Elbette bu isteğindeki argüman belliydi. Bu ağaç ne milli ne yerli ne de diniydi.

Yılbaşı kutlamalarının dini olup olmadığını sorgulamaya çalışanlar da nihayetinde bu ağaca Noel Ağacı diyorlardı. İş bu noktada düğümleniyordu. Bizim ise bu düğümü çözmemiz için mantık bilimi devreye giriyordu.

Buna göre mantık bilimi-tekniği Aristoteles tarafından kurulmuştur. Bu sistemde bir konu-mesele, neden–sonuç zincirleriyle birbirine bağlanır. Önerme yani söylediğiniz-öne sürdüğünüz şey, mantıklı yani doğru neden-sonuç zincirine uygun olmalıdır. Örneğin, Türkler İslam öncesinde ve Anadolu – İslam döneminde ağaçlara dilek tutmak için renkli kumaş vb. şeyler bağlamış ise ve biz bu tespiti çeşitli bilimsel yöntemlerle yapabiliyorsak, bu nedenden hareketle sonuç; iyi dilekte bulunmak maksadıyla Türklerin ağaçlara bir şey bağlayabileceğidir. Safsata da burada devreye girer. Eğer siz safsata üretecekseniz, neden – sonucu kırar, saptırır ve istediğiniz bir sonuç için başka şeyleri öne çıkarırsınız. Yani bir şey x nedenle yapılıyorsa, onu y nedenle yapılır gibi gösterirsiniz ve istediğiniz gibi gerçekliği bükersiniz (safsata konusunda ayrıntılı bilgi için Yalın Alpay’ın Yalanın Siyaseti kitabına bakabilirsiniz).

Gerçeklik ise şöyledir; evet Türkler çeşitli şekillerde iyi dilek için ya da gelenektir diye ağaç süslemiştir. Bu birçok kültürde olduğu gibi Türk kültüründe de görünür. Bu minvalde de başta Müslüman olan Türkler de kendi kültürlerine göre, yani eski inanışların, geleneklerin devamı olarak veya tamamen yeni dünyanın, modern kültürün içinden geçerek bunu yapabilirler. Yani bugün yılbaşı ağacı süsleyen Türkler’in ülkemizdeki kahir ekseriyeti, Noel ağacı diye çam ağacı süslemez. Onlar iyi dilek ve geleneksel nedenler ile yılbaşı kutlar. Evet yılbaşı kutlamak günümüz toplumunun önemli bir kısmı için gelenektir. Çünkü Türkiye’de neredeyse yüz yıldır yılbaşı kutlanır. Artık bu bir geleneğimizdir. İşte burada safsata üreticileri huzur bozmak için gerçekliği bükerler. Yılbaşı ağacı süsleyen modernist-seküler toplumu düşmanlaştırıp Noel diye ötekini tanımlayıp gerçekliği bükerler. Elbette ana rahatsızlık yılbaşı ağacının kendisidir. Zira selefi görüşler için deve-çöl ikilisi dışındaki her yenilik kötüdür. Fakat bunu anlatmak zordur, kolayı kötü diye Hristiyanı yaftalayıp Noel ağacı diye yılbaşı kutlamalarını kötülemektir.

Son kertede de Kâtip Çelebi’nin 1600’lü yıllarda yazdığı gibi, şeriat adına halk içinde yayılmış birtakım adetleri ortadan kaldırmaya çalışmak ahmaklıktır. İnsanların gündelik hayatlarıyla uğraşmak zaman kaybıdır. Nitekim kuşkusuz, Türkiye’deki insanlara kendi hür iradeleri ve akla uygunluklarıyla yaşayacakları, mutlu olacakları yeni bir yıl dilemek de her akıllı insanın temennisi olacaktır. İsteyen Noel’i isteyen yeni yılın gelişini kutlar. İsteyen bunları kutlamaz, kutlayanı zaman kaybı peşinde bulur. Zevkler, renkler her kişi için özel ve onun bağlamında güzeldir. Bu güzelliği bu hali ile kavradıkça, yani diğer insanlarla zevkler kavgasına düşmedikçe, bu minvalde de ahmaklıktan kaçtığımız sürece güzel günler bizimledir. Makul insanlar bu ülkede çoğunluktur. Kadızadeliler (Osmanlı bağnazları. Zaman zaman iktidarda etkili olsalar da uzun Osmanlı yürüyüşünde sosyal planları uygulamada sınırlı kalmıştır) kaybetmiştir ve zafer aydınlık peşinde koşanların olmuştur.

Yeni yılınız tekrardan kutlu olsun. 2022 güzelliklerle gelsin.