“Bir dakika/ yangını söndürecek olanlarla/ yangını çıkaranlar/ aynı kişiler mi oluyor yani?/ Bırak şimdi ortalığı karıştırma birlik ve beraberlik içinde/ kederde ve kıvançta/ halkla beraber/ halk için, halkla el ele...” Aymazoğlu ve Kundakçılar oyunundan…

Kısa bir süre önce Kaş’ta 24 dönüm arazi yanıverdi. Yangının sorumlusu dünden hazır ‘rüzgar’! 24 dönümlük süper lüks villa arazisinin kabahatlisi böylece bulunuverdi. Herkes sosyal medyada yer alan habere kızgın suratlar bıraktı. Daha cesur olanları kınayan yorumlar yaptılar. Genelde “Hay Allah çok yazık olmuş, çok üzüldüm vah, vah, vah” türü bir iç geçirmeyle vicdanlar rahatlatıldı ve vatandaşlık görevi yerine getirildi. Sonra diğer yangınlar gibi bu da unutuldu, gitti. Mazeretimiz hazır. Korona günlerinde herkes can derdinde. Mutfaklardaki yangından gözümüz hiçbir şeyi görmez oldu. Herkes gırtlak derdindeyken, açlık ve yoksulluk her yeri kasıp kavururken, orman yangınlarıyla kim uğraşır?

Aslında son 20 yıldır ülkenin çeşitli yerlerinde çıkan orman yangınlarına, İstanbul’da kazara yanan tarihi köşklere ve şimdilerde mutfaklarda çıkan yangınlara kadar yangının her türlüsüne alışık olduğumuzdan mıdır nedir hiç kimsenin sesi soluğu çıkmadı. Tabii bir alışkın olma hali, bir kanıksama, genel bir ilgisizlik olunca akla “Aymazoğlu ve Kundakçılar” oyunu geliyor. İsviçreli yazar Max Frisch’in 1953’te ilk önce radyo oyunu olarak kaleme aldığı “Biedermann un die Brandslifter” daha sonra yazar tarafından tiyatro oyunu olarak yazılıyor. Ülkemizde Dostlar Tiyatrosu tarafından sahnelenen oyun Genco Erkal tarafından dilimize uyarlanmış. Oyunu yöneten ve Aymazoğlu’nu oynayan Genco Erkal oyundaki bireylerin ısrarlı “körlüğüne” dikkat çekiyor. “Kim bu Aymazoğlu?” diye soruyor. Neden gerçeklerden kaçıyor? Nasıl bu kadar aptal, korkak, pısırık olur bir insan? Neden ısrarla Kundakçılar'a karşı koymuyor?

Max Frisch, iyi bir insan olmadığı halde sanki iyiymiş gibi görünmeye çalışan Aymazoğlu’nun ikiyüzlülüğüne dikkat çekiyor. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” hesabıyla, eğer sesimi çıkarmazsam belki bana dokunmazlar umuduyla Aymazoğlu’nun nasıl kundakçılara destek olduğunu anlatıyor. Frisch bu oyunu Hitler Almanya’sını düşünerek yazmıştır. Faşizmin önüne geçilmez tırmanışının nedenini sorgular. Bu yükselişte sıradan vatandaşın katkısı yok mudur? Sessiz kalarak, göz yumarak, hiçbir şey yokmuş gibi yaparak aptallığa varan bir aymazlıkla, kundakçılara yangını başlatacak olan ateşi veren kimdir? Sıradan vatandaşın pısırıklığı, korkaklığı, ikiyüzlülüğü, umursamazlığıyla büyüyen faşizm ülkeyi ve dünyayı yangın yerine çevirir. Bu nedenle Hitler’in yükselişinin birinci sorumlusu vurdumduymaz vatandaşın bizzat kendisidir. Oyunun bu kadar güncel kalabilmesinin nedeni bütün dünyada, herhangi bir zaman diliminde, bütün kültürlere uyarlanabilmesidir. Kişisel çıkarları söz konusu olduğunda gerçekleri görmezden gelen, canı anlamak istemeyen insanlar var oldukça “Aymazoğlu ve Kundakçılar” yeryüzünde var olacaklar. Korona günlerinde herkesin yaşam savaşı verdiği zamanları fırsat bilerek yangın çıkaranlara ve yangınlara ses çıkarmayanlara Aymazoğlu’nun bir sözü var: “Herkesin beklediği gerçeğe dönüştü. Aymazlık. Eh, size de iyi uykular...” Dostlar Tiyatrosu, oyunun linkini halkın erişimine açtı. Eğer oyunu izleme şansını kaçırdıysanız bu çok iyi bir fırsat. Oyunda yangının nasıl çıktığını “Yok artık! Bu kadar da olmaz” diyerek izliyorsunuz!