“Düşünsenize bu hayatta en çok sevdiğiniz işi yapıyorsunuz, her eserde farklı bir masalda, farklı bir karakterde hayat buluyorsunuz bir de üstüne para kazanıyorsunuz. Bu anlamda kendimi çok şanslı buluyorum ama balede başarılı olmak için büyük çaba göstermeniz ve özverili olmanız gerekiyor. İyi bir balerin olmak adına hayatımda birçok şeyden vazgeçtim, mahrum kaldım ama hayata yeniden başlasam yine aynı şekilde balerin olmak isterdim. Benim için bale bir yaşam biçimi. Sahnede yaşadığım o sihirli anlar paha biçilemeyecek kadar değerli. Provalardaki bütün zorlu çalışmalara rağmen iyi bir temsil sonrasında salondan coşkuyla yükselen alkışlar, bravo sesleri, seyircileri selamladığımızda hissedilen doyumsuz mutluluk duygusu, bu büyülü anlar ‘anlatılmaz yaşanır’ denilen bir aşk hikayesi ve benim için bütün her şeye değer” diyor balerin Aslı Çilek. Bale üzerine yaptığımız söyleşide hissettiği aşk ve heyecan insanı etkiliyor. Peki salgın döneminde sahnelerden, seyirciden ve büyük aşkı baleden uzak kalmak zor olmuyor mu? Bütün bunlarla evde tek başınıza nasıl başa çıkıyorsunuz? diye sorunca, Aslı Çilek salgın döneminde yaptıklarını şöyle anlatıyor;

“Salgının hemen öncesinde Carmen temsillerimiz doludizgin, son hızla devam ederken birden bir anda, herkes gibi biz de durduk. Günde ortalama en az 6-7 saat aktif çalışan bizler için bu oldukça zor bir süreç oldu. Başlarda ilk şok ile bu ufak bir ara diye düşündüm fakat süreç uzadıkça bedenen enerji harcamaya alışık olduğumuz ve ev içinde hareket kabiliyetimiz sınırlı olduğu için sıkılmaya başladım. Formumu korumak için koltuğu, sandalyeyi tutarak bale çalışmalarımı da yapıyordum fakat bir süre sonra bunlar da yetmemeye başladı. Bir şeyler yapmalı, bir şeyler üretmeliydim. Karantina günlerinde ayaklarımın formunu korumak için Point egzersizleri yapıyordum. Bu çalışmaları evimin balkonunda, balkonumun manzarasını sahne olarak kullanarak kısa videolar halinde çekmeye başladım ve birkaç tanesini sosyal medya hesabımdan paylaştım. Videolar ilgi çekmiş olacak ki birkaç sosyal sorumluluk projesi için paylaşılmak istendi. Farklı şehirlerde farklı kıtalarda olsak da sanatın birleştirici ve iyileştirici gücünü kullanarak ‘29 Nisan Dünya Dans Günü’ için ‘Kuğu’nun Ölümü’ eseriyle yine balkonumda bir koreografi hazırladım. Camille Saint-Saëns’ın müthiş Kuğu’sunun sihirli tınılarıyla Devlet Sanatçımız Piyanist Gülsin Onay ve Amerika’da kariyerine devam eden Çellist arkadaşım Dr. Ezgi Karakuş ile ortak gerçekleştirdiğimiz proje bu zor günlerde bizi buluşturan güzel bir anı oldu. Sonra yaz geldi ve Çeşme’deki evimizde bale çalışmalarımı sürdürdüm. İzmir balesinden sevgili dansçı arkadaşım Banu Dağcıoğlu Türkeli’yle görüşmeye başladım ve kendisinden aklımda oluşan hikayeye uygun bir koreografi yapmasını rica ettim. Bu süreçte çok güzel anılarla ve uzun süredir dans etmemiş olmamızın verdiği istekle ‘Bir Rüyadan Sonra’ adlı bir solo performans oluşmuş oldu. Hatta bu solo performans ilerleyen zamanlarda sahnelerimiz açıldığında, baş koreografımız Murat Akaoğlu’nun da isteğiyle İzmir balesi repertuarında yerini bulacak.”

Bu arada bale yolculuğuna yeni başlayanlara öğretmenlik de yapıyor Aslı Çilek. Öğretmen olmak nasıl bir duygu dediğimizde gülümsüyor. “Bu süreçte zaman ayırabildiğim bire bir özel derslerim oldu. Konservatuara hazırlık seviyesinde genç bale öğrencileriyle çalışma fırsatı buldum. Gelecek genç yeteneklere de bildiklerimi öğretebilmek, paylaşmak ve her ders sonrası öğrencinin ilerlemesini gözlemleyebilmek muhteşem bir his, bana inanılmaz bir keyif veriyor. Tek dileğimiz salgının bir an önce bitmesi. Bütün sanatçılar gibi gerçek bir sahnede, canlı bir performansla ve seyircilerimizle tekrar buluşmayı çok özledim. Bir an önce, sağlıklı günlerde o coşkuyu tekrar tatmayı dört gözle bekliyorum.” Balerin Aslı Çilek’e katılmamak mümkün değil. Sanatı ve sanatçıları yaşatmak adına, bütün sanatçılarımızı sahnede izleyeceğimiz güzel günlerin umuduyla salgının sona erdiği, sağlıklı günlerin bir an önce gelmesini diliyoruz.