Gazeteciliği elbette ki birilerinden öğrenecek değilsiniz!

“… sizden öğrenecek değiliz!” kalıbını kırmak için kullanmadım gerçekten.

Gazeteci de olmadığıma göre “benden” öğrenilmesini salık veremezdim, tek olasılık vardı; birilerinden öğrenmek ama bugünlerde gazeteciliği bilenlerden kim, birisine bir şey öğretip de tüm hayatını mahvetmesine sebep olmak ister sorusu da dilimin ucunda asılı kaldı.

Yazımıza konu öğrenecek kişi/kişiler de mesleğin eskilerinden biri/birileri olunca da, öğrenmesine gerek olmadığını düşünmekten başka çarem kalmadı.

“Bir haber çıktı, ortalık karıştı.” Karışıp karışmadığını bilmeyenlerdenim, hatta anlayamayanlardanım. Karışmışsa ne kadar karıştığı konusunda bile fikrim yok, olmasını da istemem, bu türden karışıklıklardan hoşlanmayanlardanım.

Ama sorun bir haberin çıkıp ortalığın karışması değil. Bir haberin nasıl haber olduğu, haber niteliği kazandığı.

Haber, bir olayın, önemli, ilgi çeken, çok kişiyi ilgilendiren vb. nitelikleri taşıyan bir olayın, nesnel ve gerçekliğe uygun olarak aktarılması olarak tanımlanabilir herhalde.

Gazeteci de, bu aktarma sürecini nesnel, gerçekliğini bozmadan ve kendi meslek ilkelerine uygun şekilde yapacak kişi olsa gerek.

Bu bilgileri adım adım değerlendirme altına alırsak;

Bir gazeteci, önce bir haber kokusu alır,

Söylenti de olabilir,

Doğrulamak için kaynaklarına başvurur,

Doğrulayabildiği anda haber değeri kazanır.

Doğrulamak mümkün değilse böylesi bir söylentinin olduğunu ancak doğrulayamadığını belirtebilir.

Kaldı ki gazeteci kaynağını da açıklamak zorunda değildir.

Ama çoğu mesleğin etik kurallarında olduğu gibi, umulmayan başka olasılıkların varlığının bir mesleğe zarar vermesini engellemek amacı ile konulmuş bazı hükümler gazetecilik mesleği açısından da geçerlidir; kaynak tarafından açıkça yanıltılma söz konusu ise kaynağını açıklayabilir.

Tüm bunların bilincinde olan, sansür ve otosansüre karşı, barış, demokrasi ve insan haklarına saygılı ve ayrımcı olmayan bir gazeteci kaynağı tarafından açıkça yanıltıldığını düşünüyorsa kaynağını gazetecilik mesleğinin zarar görmemesi için açıklayabilir.

Sonuç; hala bir/birçok haberin ne olduğunu göremeyenlerdenim.

Habere/haberlere körüm.

Uzaktan görebildiğim kadarı ile zor bir meslek gazetecilik, ama ilkeleriyle bütünleşmiş şekilde yapabilenler için ise bir yaşam biçimi, yaşam felsefesi, sonraya bırakılabilecek çok güzel bir eylem, bedeli ölüm olabilen bir gerçekçilik, doğruculuk.

Gazeteciliği baskılardan dolayı bırakmak zorunda kalıp da kamyonculuk yapan ve sonrasında öldürülen Sabahattin Ali gibi, Abdi İpekçi gibi olmak zor.

Zor çok zor.

Hayatın her evresinde doğru olmayabilirsiniz, hatalar yapabilirsiniz, insanları infiale sürükleyen asparagas başlıklar atabilirseniz, sakallı bebekler köşe başlarından çıkabilir, kıyamet kopabilir, hatta böylesi bir medya yaklaşımının bir temsilcisi haline dönüşebilirsiniz. Tirajlarınız yeri göğü inletebilir, ama yine bir hatanın içinde olabilirsiniz.

Yaşamın bu aşamasında, içinizde tüm yaptıklarınızdan zerre pişmanlık da olmayabilir ve hatta çok başarılı olmuş olabilirsiniz.

Ama hata olmasa bile aynısını bir daha yapma gereksinimi neden olur sorusuna yanıt bulmakta zorlananlardanım.

Muhalif gazetecilik mi, muhalefetin veya iktidarın “gazeteciliği” mi sorusunu anlamayanlardanım.

Gazeteciliğin, böyle bir ikilemin mümkün olmadığı bir meslek olduğunu düşünenlerdenim.

Bir gazete köşesinden, gazeteciliğin meslek ilkeleri olduğunu hatırlatmak zorunda olduğumu hissedenlerdenim:

“Gazetecinin hakları, halkın haber alma hakkının ve ifade özgürlüğünün; meslek ilkeleri ise dürüst ve doğru iletişimin temelidir. Meslek ilkeleri gazetecinin ve basın- yayın organlarının özdenetimini öngörür ve değerlendirme mercii öncelikle vicdanlardır.

Gazeteci; kaynağını bilmediği bilgi ve haberleri yayınlamaz; kaynak açık olmadığında, yayınlamaya karar verdiği durumlarda da kamuoyuna gerekli uyarıları yapmak zorundadır.

Gazeteci sıfatını taşımayı hak eden herkes meslek ilkelerine en yüksek seviyede uymayı taahhüt eder. Ülkesindeki yasalara saygılı olmakla birlikte, hükümet ve benzeri kurumların müdahalelerine kapalıdır. Mesleki olarak yalnızca meslektaşlarının ve kamuoyunun değerlendirmeleri ile bağımsız yargı organlarının kararlarını dikkate alır.”[1]

Anlamadıkça şiir okuyanlardanım.

“Siz sevemezsiniz adaşım,

siz şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar;

siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler;

siz, birisinden korkan ve birisini tehdit edenler… Siz sevemezsiniz.”[2]…

[1] Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Tüzük, TÜRKİYE GAZETECİLERİ HAK VE SORUMLULUK BİLDİRGESİ, https://www.tgc.org.tr/kurumsal/tuzuk.html

[2] Sabahattin Ali, Değirmen