Şenay’la ilk tanıştığımda hissettiğim şey, güvendi. Hala O’na çok güvenirim; hem arkadaş hem avukat hem de yoldaş olarak! Sadece ben değil, İzmir kadın hareketi de Şenay’a güvenir. Öncesinde 8 Mart’ların 25 Kasım’ların örgütlenmesine emek harcar. O gün geldiğinde ise polis karşısında demokratik haklarımızı savunur diğer kadın avukatlarla birlikte. Yürüyüş başlayınca da coşkusuyla, sloganlarıyla kortejdeki yerini alır.

Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve çocuk istismarı davalarını özenle takip eder. Hem hukuk bilgisi hem de deneyimi ile davaların istenilen şekilde sonuçlanmasına katkı sunar. Kamuoyunda Bergama tecavüz davası olarak bilinen bir çocuk istismarı davasında, sevgili Birgül Değirmenci ile birlikte, tecavüzcülerin hak ettikleri cezayı alabilmeleri için 2.5 yıl boyunca takdire şayan bir performans sergiledi. Duruşmalarda mahkeme heyetinin erkek egemen tavırlarına itiraz ederek ‘gerçek adalet’ i tesis etmeleri için zorladı. Çocuk ve ailesi ile yakından ilgilendi. Sürecin her aşamasında desteğini esirgemedi. Sonuçta istismarcılar oldukça ağır cezalar aldılar.

     Sevgili Şenay, sadece mahkeme salonlarında değil her türlü eylem ve etkinlikte kadın mücadelesine katkı koyar. Özellikle; 8 Mart ve 25 Kasım’larda panellerin, forumların, söyleşilerin, eğitim çalışmalarının aranılan isimlerindendir. Dikili’ ye de gider, Foça’ya da! Bilgisini, deneyimini paylaşarak çoğalan kadınlardandır. Güler yüzlü, sözünü sakınmayan, net duruşu, öğrenmeye,tartışmaya, eleştiri ve öz eleştiri mekanizmalarına her daim açık tarzı ile kadınlara çok şey katmaya devam ediyor.

  Şenay, örgütlülüğe inanır. Kamuda avukatlık yaptığı dönemde KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) üyesiydi. Burada hemen belirtmek isterim ki, KESK’li kadınların mücadelesinin hem öznesi hem destekçisidir. Emekli olmasına rağmen tüm eylem ve etkinliklerimize katılmaya özen gösterir. Ayrıca İhraç edildiğimizde kurduğumuz kadın emeği stantlarının müdavimlerindendi! Soğuk havalarda getirdiği sıcak çayları, poğaçaları ve sohbeti ile bize güç verdi. Hem ekonomik hem moral dayanışmasını hiç eksik etmedi.

   Kadın mücadelesine önemli katkıları olan İzmir Kadın Dayanışma Derneği’nde bir dönem çalışma yürüten Şenay, Bağımsız Kadın İnsiyatifi’nin de kurucularından…

    İnsan Hakları Derneği ve Özgür Hukukçular Derneği üyesi olan Şenay, İzmir Barosu’nun hem daha demokratik bir işleyişe kavuşması hem de cinsiyetçilikten, homofobiden arınması için çaba gösteriyor. “İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezinin ilk dönem yürütme kurulunda görev aldım. 2012-2014 yıllarında Türkiye Baroları Kadın Hukuku Komisyonunda ve İzmir Valiliği İl Kadın Hakları Koordinasyon Kurulunda İzmir Barosunu temsil görevlerini yürüttüm.” diyen Şenay’ın neden ve nasıl feminist olduğunu ise kendinden dinleyelim;

“Hukuk Fakültesinde öğrencilik yaptığım dönem YÖK’ün ilk kurulduğu yıllardı. Öğrencilerin sosyal faaliyetleri üzerinde yoğun kısıtlamalar vardı; spor, halkoyunları ve satranç çalışmalarına bile zor izin verilirdi. Bizler 12 Eylül sonrasında üniversitelerde ilk öğrenci derneklerini kurmaya başlamıştık. Sol muhalefet yapan öğrenciler olarak o tarihlerde kadın sorunu ile çok fazla ilgili değildik.

Avukat olarak 1988 yılında küçük bir kasaba olan Hınıs’ta göreve başladığımda yeni evlenmiştim. Kadının ev içindeki görevlerini sorgulamam işte bu süreçte başladı. Hemen ardından anne oldum. çocuk bakımının çalışan bir kadın için ne kadar zor olduğunu yaşayarak öğrendim Ev işleri ve çocuk bakımına dair geleneksel görüşlerin, kendisine modern diyen erkekler tarafından bile içselleştirildiğini gördüm. Bu süreçte okumalar yaparak farkındalığımı arttırdım. Sonrasında fahri üye olarak birkaç siyasi partide ve sendikada özellikle kadın alanında çalışmaya başladım. Erkek egemen kültür, sol/sosyalist gruplar dahil olmak üzere karma örgütlerde yoğun olarak yaşandığı için bağımsız kadın örgütlenmesinin kadın meselesinin çözülmesi için en temel örgütlenme biçimi olduğuna olan inancım nedeniyle bağımsız feminist olmaya karar verdim.”