Üstünü giyerken, uykusunda kıpırdanan kadının pembe topuklarının vücudundaki buğday rengi olmayan tek nokta olduğunu gördü.

Botlarının içine ayaklarını bir farenin tuvalet deliğine kaçışı kadar hızlı geçirdi. Kadının bacaklarını, o uzun düzgün kaslarının kıpırdanışları birer çizim kadar net olan bacaklarını son kez izledi. Hızla otel odasından dışarı çıkarak gözüne kestirdiği ilk taksiye el etti.

Daha taksi kapısından gövdesinin yarısı içeri geçmişken “ Hayat Hastanesine “dedi.

“Sadece yürümeye değil başka şeylere de yarıyor demek ki bacaklar. Bir arzunun kaynağı oluyorlardı. Kendi kıllı kaslı bacaklarımın ağrımaktan ya da yürümekten başka bir işe yaradığı oluyor mu? Belki başkaları için de benim bacaklarım başka anlamlar taşıyor. Belki buğday tenli pembe topuklu kadın şu an uyanmış tam olarak benim bacaklarımı düşünüyor, belki de çirkin ayaklarımı hatırlayıp “ben alkolün etkisinde bu salak çirkin şeyle nasıl birlikte oldum?” mu diyordu…”

 “Yok yok kesinlikle yemek yemek gibi bir şey değil bu. Mesela yemekler parçalanıp besinlerin içindeki atomlar yiyen kişinin vücudunun bir parçası oluyor. Ama seks öyle miydi, sadece dışarıdan evet her şey dışarıdan. Dışarıda iki hücrenin birleşmesi ile olan yeni canlı çok özeldi sadece. Kadının bütün vücut hücreleri bu yeni canlıda dolaşabiliyor. Yoksa şehvetin altında yatan o statik enerji bu muydu: bambaşka bir yaşam çıkarabilmesi.”

Uzun mesafeler açılınca mutlaka yolcuyla sohbet etmesi gerektiğini düşünen toy şoförlerden biri vardı direksiyonda. “Abim geçmiş olsun kimin hasta ?”diye sordu hemen .”yok yok hastalık değil sağol arkadaş baba oldu “dedi Canhun. Öyle soğuk ve soluk cevap vermişti ki şoför bir başka soru soramadı. Sağ arka koltuğun içinde kaybolmak istiyordu dev gövdesini büzüp kıvrıldı.

 “Neden acaba bir arkadaşın çocuğu oldu ya da eşi doğum yaptı falan demedim. Kırkı geçtim ve hala otel odalarında birbirini haz aracı olarak gören insanların ilişkileriyle yetiniyorum, baba diye hitap eden bir çocuğa sahip olmak fikrini kabullenemiyorum. Evlilik ne saçma. Boşuna müessese denmiyor. Tam bir müessese, kurallar kurallar sorumluluklar, görevler ve gene kurallar. Ben de öyle değil miyim boktan bir evliliğin boktan bir meyvesiyim ve üstelik can çekişen babamı bile ihmal ediyorum. Çocuk mu, aman aman ölümü ve vahşeti bulaştırmayı diğer hayvanlara bırakmalıyım”

Taksici birkaç kez Canhun’a yolu uzattığını fark edecek mi diye mi yoksa sohbet açmak için mi bilinmez ana caddelere paralel birkaç sokağın adını sorarak “buradan mı düz mü devam edeyim abi” dediyse de her seferinde “nasıl en rahat gideceksek” yanıtını alınca daha fazla soru sormadı.